ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ARŞİVİ - Turk Kardiyol Dern Ars: 30 (8)
Cilt: 30  Sayı: 8 - Ağustos 2002
1.
İngilizce Özetler
Summaries of Articles

Sayfalar 462 - 465
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU
2.
Yavaş Koroner Akımı Olan Hastalarda Plazma Endotelin-1 Düzeyleri ve Düzeltilmiş TIMI Kare Sayısı ile İlişkisi
Relationship Between Plasma Endothelin-1 Levels and Corrected TIMI Frame Count in Patients with Slow Coronary Artery Flow
Mustafa YAZICI, Bahattin BALCI, Sabri DEMİRCAN, Osman YEŞİLDAĞ, Olcay SAĞKAN, Mahmut ŞAHİN, Özcan YILMAZ
Sayfalar 466 - 472
Amaç: Sağlıklı bireylerle yavaş koroner akmılı hastalar aras111da endotelin-i (ET-1) düzeylerinin karşı/aştmlması ve ET-1 ile düzeltilmiş TIM/ kare say/SI (cTFC) ilişkisinin araştıni ması. Yöntem: 31 yavaş koroner aktmli hasta (grup A) ve 15 sağlıkli kişide (grup B) istirahat ET-i düzeyleri gruplar arasmda karşılaştmldı. Aym zamanda düzeltilmiş TIM/ kare sayıst ile ET-i arasındaki ilişki araştmldt. Bulgular: İstirahat ET-i düzeyleri yavaş koroner akınıli hastalarda (grup A) sağlik/ı bireylerle (grup B) karş tlaş tı n ldtğında anlamlı derecede yüksek bulundu. (4.348±1 .3 pg/ml-2.524±0.5 pg/m/, p0.05). Damar saylSina göre hastalar sımf/andın ldt ğmda 3 koroner arterinde yavaş koroner akmı olan hastalarda ET-1 düzeyleri en yüksek olarak saptandi. (3 damar; 5.779±1 .2 pg/ml, 2 damar; 4.227±1 .16 pg/ml, 1 damar; 3.411±0.7 pg/ml. p
Purpose: The aim of this study is to compaı·e the enclothelin levels between patients with slow coronary flow and normal healthy subjects, anel to investigate the relationship between endothelin-1 levels (ET -1 ) and correctecl TIMI frame co u nt (cTFC) between the two groups. Method: The resting ET- ı levels w ere compareel be tween two groups (in 31 pa tients with s low coronary flow (groupA) and 15 heaıthy subjects (group B). At the same time the relationship between ET -1 and cTFC w as al so investigated. Results: Resting ET-I levels were found significantly high in patients with slow coronary flow when compareel with healthy subj ects (4,35±1.3 pg/ml vs 2.52±0.5 pg/ml, p<0.01). When the coronary vessels were compareel with each other according to the TIMI frame co u nt and ET- ı levels, if the dominant slow coronary flow was especially LAD arte ry (cTFC highest), ET-1 levels were found higher in these patients than in the ones with dominant Cx (p<0.02) or right corona ry artery (p<0.03). (LAD; 5.826±0,75 pg/ml , Cx; 4, 12±1.17 pg/ml, RCA; 3.89±1.49 pg/ml). But if slow coronary flow was dominant in Cx or RCA artery, not signif icant relationship between cTFC and ET-I levels was detected. When patients were classified according to the number of the diseased vessels, ET-1 levels were found highest in patients with 3-vessel d isease (3- vessel; 5,78±1,2 pg/ml, 2-vessel; 4.23±1.16 pg/ml, single vessel; 3.41±0,7 pg/ml. p

3.
Akut Koroner Sendromlu Hastalarda Yeni Bir İnflamasyon Göstergesi Olan Serum Neopterin Seviyeleri
Serum Neopterin Levels Acute Coronary Syndrome as a new Inflammation Marker
Engin BOZKURT, Ahmet GÖDEKMERDAN, Zafer ELBASAN, Necip ALP
Sayfalar 473 - 477
Giriş ve amaç: Aterosk/erotik pla.~m yı rtı lması ile oluşan intrakoroner trombiis akut koroner sendromun (AKS) temel nedenidir. Yırtılmaya hassas p/ak/arın, daha fazla sayıda makrofaj ve T lenfasit ihtiva effiğ i çeşitli ça lışmalarla tespit edilmiştir. Ayrı ca hassas p/ak/ardaki aktive olmuş makrofajlardan da neopterin salgısmın arffığı bilinmektedir. Bu çalı şma AKS'li ve stabil angina pektarisli olgularda plak inf/amasyonunun bir kriteri olarak serıını neopterin seviyesinin ölçümü ve bunwı koroner arter lıastalığınm (KAH) anjiyografik şiddeti ile ilişkisi olup olmadığım araştırmak amac ı ile yapıldı. Gereç ve yöntem: Çalışmaya ardışık 43 stabil angina (grup /) ve 118 AKS'li (grup ll) lıasta ile kontrol grubu olarak aynı yaş larda sağlıklı 30 birey (grup lll) almdı. Serımı neopterin diizeyi "enzym-linked immunosorbeni assay" (ELİSA) tekniği ile ölçiildii. Tiim olgu/ara se/ekti} koroner anjiyografi yapı ldı. Koroner anjiyografide >%50 darlık tespit edilmesi önemli koroner lıastalı ğı olara/.: kabul edildi. Anjiyografi/.: olarak KAH'111 şiddeti ise Gensini skorlaması ile değerlendirildi. Bulgular: Serum neopterin diizeyi grup 1= 12.33±3.94 nmoi!L, grup ll= 22.46±6.75 nnıoi!L ve grup lll= 9.02±2.57 nnıoi/L bulwıdu . AKS'li olgulardaki serum neopterin dii:eyi lıenı stabil angina/i olgulm·a göre (p0.05). Sonuç: AKS'li olgularda lıiicresel inımiin aktivasyonwıwı 'Jir göstergesi olan serum neopterin seviyesinin önemli i erecede artmış olduğu ve plak inflanıasyomın bir işareti Jlm·ak kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.
Intracoronary thrombus occurring by disruption of atheroscle rotic plague is the cause of acute coronary syndromes. Vulnerable atherosclerotic plaques were found to contain a large number of macrophages and T lymphocytes and that the seeretian of neopterin from activated macrophages increased in vulnerable plaques. Our study aimed to assess serum neopterin concentrations as an indicator of intracoronary plaque inflammation and their re ıation to coronary artery disease severity in patients with acute coronary syndrome (ACS). Consecutive 43 patients with chronic stable angina pectoris (group 1), 118 patients with ACS (group II) and age-matched 30 healthy subjects as a control group (group III) were enrolled in our study. Serum neopterin co ncentration was measu red with "enzyme-linked immunosorbent assay" technique. Selective coronary angiography was performeel all pa tients. Significant coronary artery disease was defined as >50% narrowing on coronary ang iogranı. Severity of coronary artery d isease was evaluated using Gensini score. Serum neopterin concentrations were found ı2.33±3.94 nnıol/L in group I, 22.46±6.75 nmol/L in group II, and 9.02±2.57 nnıol/L in group III. Serum neopterin levels were found significantly higher in ACS than in patients with chro nic stable angina pestoı·is (p0.05). We concluded that the !eve! of serum neopterin, an indicator of cellular immune activation in patients wi th acute coronary synd romes, inc reased considerably, and this ınay be u sed as a s ign of atherosclerotic plaque inflammation.

4.
Wolff-Parkinson-White Sendrom'lu Hastalarda Aksesuar Yol Yerleşimini Belirlemede Kullanılan 7 Algoritma
Comparison of Seven Algorithms to Localize the Accessory Pathway in Patients with Wolff-Parkinson-White Syndrome
Hakan TIKIZ, Sedat KÖSE, Yücel UZUN, Ahmet D. DEMİR, Mustafa SOYLU, Uğur K. TEZCAN
Sayfalar 478 - 485
Bu çalışmada Wolff-Parkinson-Wiıite (WPW) sendromlu hastalarda aksesuar yolun yerleşimini belirlemek üzere geliştirilmiş 7 algoritm (Skeberis ve ark., Xie ve ark., Chiang ve ark. , Fitzpatrick ve ark., Davilla ve ark., Adalet ve ark., ile Arnıda ve ark.) tamsal duyarlı lık, pozitif öngörii değeri, gözlemci-içi ve göz lemciler-arası de,~ işkenlik/er açıs111dan karşılaştırı ld ı. Çalışmaya, 12-derivasyon/u elektrokardiyogram111da (EKG) aşikar WPW sendromu saptanan ve elektrofizyolojik inceleme ile yerleşimi kesin olarak belirlenen ve aksesuar yolu (A Y) başan/ı abiasyon ile ortadan kaldm/an 100 hasta oluşturdu. Tüm EKG'/er 3 deneyimli e/ektrofizyolog hekim tarafmc/an farklı zamanlarda olmak üzere ikişer kez değerlendirildi. Algoritmlerin aksesuar yolun yerleşimini göstermedeki duyarlıfığ mill o/o 29-51, pozitif öngörii değerinin de o/o31- 60 aras ında değ işt(~ i gözlendi. En yüksek duyarlılık ve pozitif öngörii değerinin Clıiang ve ark. 'mn önerdiği algoriflnde olduğ u saptandı (sı rasıyla %51 Fe %60). AY yerleşiminde, tüm algoritmler birlikte ele alındığında sollateral yerleş imli A Y'lann en kolay tanman AY olduğ u (ort.%70), bununla birlikte özellikle sol ya da sağ posrerosepta/ yerleş imi aylrf etme açısmdan en yiiksek duyarlı lığ ın Adalet ve aı-k. 'nın ön erdiğ i a/gorirnıde olduğu gözlendi (sırasıyla %75 ve %77). Ayrıca, de/ta dalgasım göz öniine almayan a/goritmlerdeki pozillf öngörii değ erin in, de/ta dalgasım içeren a/goritm/ere göre dalw diişiik olduğu saptandı (sırasıyla %34 ve %43.3, p=0.045). Gözlemci-içi ve gözlemciler-arası değişken likle de en güçiii uyumla rın yine Clıiang ve ark.'mn önerdiği a/gorillnde o ldu,~ u (sıras ıyla kappa=0.78-0.82 Fe kappa= 0.76, [%95 Cl: 0.73-0.79]), en z ayıf uyumlarlll ise Fitzparric ve ark.'mn ön erdiği algoritmde olduğu gözlendi (sırasıyla kappa=0.56-0.72 ve kappa= 0.40, [%95 CI: 0.36- 0.44]). Sonuç olarak, algoritmlerin genel olarak tanı sal duyarlı lık ve pozitif öngörü değerlerinin algoritma çalışmalarında bildirilen sonuçlara göre belirgin derecede diişiik olduğu , riim algoritmlerde sol lareral yerleşimli AY'Iarın en kolay tamnan AY olduğu ve de/ta dalgasmın algorirme kafilması ile pozirif öngörii değerinin y iikseldi.~i de gözlenmiştir. Ayrıca yedi algoritm aras111da genel olarak tanısa l duyarlılı k, pozitif öngörii değeri, gözlemci-içi ve gözlemciler-arası uyumu en yüksek olan a/gorirmin Clıiang ve ark.'nm önerdiği a/goritm o lduğu saptanmıştır. Algoritm kullammında ya da yeni a/goritnılerin öneriminde bu bilgilerin elektrofizyolog lıekimlerce göz önüne a/mmasınm faydalı olabileceği düşünülmüştür
The purpose of thi s study was to compare the sensitivity, (+) predictive value (PPY), inter and intraobserver variability of published 7 a lgori thıns (Skeberis et al, Xie et al., Chiang et al. , Fitzpatrick et al. , Davilla et al., Adalet et al., and Arruda et al.) which were developed to localize atrioventricular accessoı·y pathways (AP's) in patients with the Wolff- Parkinson- White (WPW) syndrome. One h undred consecutive patients, diag nosed to have WPW syndrome from 1 2-lead electrocardiogram (ECG), who underwent successful radiofrequency catheter ablation of a single overt AP, were included in the study. The 12-lead ECGs were evaluated for two of each in diffe rent times by three independent and experienced electrophysiologist. The sensitivity and PPY was found to vary between 29-51% and 3 1-60%, respecti vely. Chiang's algorithm was shown to have the highest sensitivity and PPV amongst the 7 a l gorith ıns (5 ı % and 60%, respectively). In general, for localizing the APs, best results were obtained in left lateral APs (mean 70%). Adalet's algorithm had the highest sensit ivity to differentiate the right and left APs (75% and 77%, respectively). The PPY tended to be lower when delta-wave polarity was not included in the algorithm's architecture (34% and %43.3, respectively, p=0.045). The strongest correlation ininter and intraobserver variation was found in Chiang's algorithm (kappa=0.78-0.82 and kappa= 0.76, [%95 CI: 0.73-0.79], respectively), nevertheless Fitzpatrics's algorithm exhibited the weakest intra and interobserver agreement (kappa=0.56-0.72 and kappa= 0.40, [%95 CI: 0.36-0.44], respectively) . In conclusion, the sensitivity and PPY of the included a l g orithıns were clearly lower than those repor ted by the corresponding authors. Left lateral APs were the only pathways that could easily be recognized by all algorithms. The algorithms that included the delta-wave polarity was shown to increase PPY s. In o ur series, consisting of 100 patients with the WPW syndrome, Chiang's algorithın had the highest PPV and inter and intraobserver agreeınent aınong st all a lgorithıns. These findings should be considered when using these a lgorithıns in elinical settings or when building new ones.

5.
Ortotopik Kalp Transplantasyonu Yapılan Hastaların Rejeksiyon Takibinde Sitoimmunolojik Monitörizasyonun Etkinliği
Effectiveness of Cytoimmunologic Monitoring for Rejection Follow-up in Orthotopic Heart Transplant Patients
Haşmet BARDAKCI, Şeref KÜÇÜKER, Onurcan TARCAN, M.Ali ÖZATiK, Mustafa BALCI, Süha KÜÇÜKAKSU, Erol ŞENER, Oğuz TAŞDEMiR
Sayfalar 486 - 492
Kareliyak transplantasyon hastaları postoperalif dönemde aklll rejeksiyon açlSindan yakın takip gerektirir/er. Transplantasyon sonrası aklll rejeksiyonwı tanısmda endomiyokardiyal biyopsi (EMB) temel yönteme/ir. Bununla birlikte sitoinınıwıolojik monitörizasyon (CIM), akut rejeksiyon tan ısında basit, noninvaziv ve giinlük kullanıma uygun bir metoddur. Bu prospektif ça lışmada kliniğimizde ortotopik kalp transplantasyonu yapılan 13 hastada sitoinınıün olojik nıonitörizasyonwı akut rejeksiyo111111 erken taıHsmdaki etkinliğini saptamayı ve literatür bilgileri ışığında tartışmayı amaçladık. Hastaların ilk 6 aylık takiplerindeki CIM verilerini, EMB ve klinikleri ile karşı/aş/ırdık. Elde edilen sonuçlarla CIM 'in sensivilesi %85,71, spesivitesi %75 ve pozitif tahmin değer i %85,71 bulunmuştur. Sonuç olarak CIM kalp transplantasyonu yap ılan hasta/ann özellikle erken dönem giinliik takibinde EMB'nin sıklığım azaltıcı ve zamanlaması için fikir vericidir, ancak akut rejeksiyon tanısında sınırlı yardımı olduğu gözöniine alınarak diğer tam metodlanyla birlikte kullanılmalıdır.
Heart transplant patients need close monitoring of acute rejection in the postoperative period. Histopathological assessment of the endomyocardial biopsy (EMB) is essential for the diagnosis of acute rejection after heart transplantation. However cytoimmunologic monitoring (CIM) is a simple noninvasive method in the diagnos is of acute rejection which can be performed daily. In th is prospective study we investigated the efficacy of CIM in the early diagnosis of acute rejection in 13 cardiac allograft recipients. W e compared the data of CIM, EMB and the clinic status of patients. The sensitiv ity of CIM was calculated as 85,7 percent, the specificity 75 percent and the predictive value 85,7 percent We conclude that CIM helps timing of EMB and allows for reduction of its frequency. However, according to its lim ited help, it should be used together with other methods of rejection diagnosis.

6.
Nitrogliserin ile Aort Sertliğinin Değişimi ve Koroner Arter Hastalığının Yaygınlığı
Change in Aortic Stiffness with Nitroglycerin and Extent of Coronary Artery Disease
Şevket GÖRGÜLÜ, Mehmet EREN, Seden ÇELİK, Sacit CİNSOY, Bahadır DAĞDEVİREN, Nevzat USLU, Orhan ÖZER, Bülent UZUNLAR, Burak TANGÜREK, Tuna TEZEL
Sayfalar 493 - 497
Amaç: İntravenöz nitrogliserinin koroner arter hastalıği (KAH) bulunan bireylerdeki aort elastikiyeti üzerine etki· si ile KAH ciddiyetini saptamak. Materyel ve Metot: Koroner anjiyografi sonuc1mda orta· ya Çikan hasta damar sayısına göre 2 hasta grubu oluşturuldu. Birinci grup tek damar patolojisi gösteren 21 hastae/ an , ikinci grup ise çok damar rahatsizliği lıulwtan 22 hastadan oluşturuldu . Aort sertliği parametreleri olarak nab1z basmc1, aortik "strain", esneklik ve aort çap değişi· mi incelendi. Anti-iskemik ilaçlar incelemeden 48 saat ön· ce kesildi ve liiz unıu halinde dilalti nitrogliserin önerildi. Hastamn son 3 saat içinde nitrogliserin alnıanuş olmaSI· 110 dikkat edildi. Biitiin hastalarda ekokardiyografi/.: ince· /enıeler nitrogliserin öncesi ve 5 dakika sonras1 olmak üzere iki kez tekrarlandi. Bulgular:. Nitrog fiserin aort çap değişimi iizerinde tek damar grubunda anlamlı artlŞ yaparken (öncesi ve sonraSI Sirasiyla; 1./ ±0.5,1.6±0.6, p=0.002) çok damar grublmda etkisizdi. Nab1z basn1c1 nitrogliserinle tek damar grubunda (önce ve sonra, 59±16 ya karş111 49±12, p0.05). Sonuç: Nitrogliserin ile aort sertliğindeki düzelme miktarı , KAH yaygınlığının saptanmasmda yardımcı bir faktör olabilir.
The main objective of this study was to investigate the extent of coro nary artery disease by using the effect of nitroglycerin on aortic stiffness. Two study g roups were composed according to coronary angiographic results. 21 patients having single vessel disease and 22 patients multivessel disease. Pulse pressure, aortic diameter change, aortic strain and distensibility were used as aortic sti ffness parameters. Antianginal medications were withheld 48 hours before the study.The patients were allowed to use sublingual nitroglycerin as necessary, but caution was taken that no nitroglycerin medication was performed within 3 hours of its adıninistration . Echocard iographic assessment was performed in all patien ts before and at least 5 ın inute s after intravenous nitroglycerin administration. Results: Nitroglycerin exerted an increase in aoıtic diameter change ( 1.1±0.5 versus 1.6±0.6 before and after nitroglycerin , respectively; p=0.002) and aortic strain (6±3.51 vs. 9±4 before and after nitroglycerin, respectively; p0.05). As compared to findings before nitroglycerin administration, the improvement of the elasticity properties of the aorta with nitroglycerin may be helpful to d eter ın ine the extent of coronary artery disease.

DERLEME
7.
"Antitaşikardi Pacing" Mekanizmalar, Algoritmalar, Etkinlik ve Kullanım Özellikleri
Efficacy, Safety and Usage of "Antitachycardia Pacing" Algorithms
Ertan ÖKMEN, Utku ZOR, Ayşegül KARAHAN ZOR, İzzet ERDİNLER
Sayfalar 498 - 504
Ventriküler taşiaritmilerden kaynaklanan ani ölümün önlenmesinde etkinliği gösterilmiş olan inıplanre edilebilir kardiyoverrer defibrilatörlerin (İKD) endikasyon/arı özellikle son dekadda giderek arran şekilde genişlemişTir. MevcuT cilıazlarm çoğımda an ritaşikardi "pacing" (ATP) özelliğ i de bu/unmaktachr. ATP venrrikiiler raşika rdinin venrriküler fibrilasyo1ıa dejenere olmastili ve dolaytsı ile defibrilasyon ilıriyactnt önleyen bau algorirmalar içermekTedir. Sonuç olarak bir çok hasrada erkinfiği ve güvenilirliği kamflannuş bir redavi yöntemi olan ATP rerapisi, şok redavisine olan ilıriyacı azairarak dalıa iyi bir lıayar kalitesi sağlamost yanmda barm·ya enelyisini de korumaktadır. Bu makalede ATP'nin en dikasyonları ,farkli ATP algorirmalamlln erkinlik ve güvenilirlikleri gözden geçirilmiştir.
Indications of implantable cardioverter defıbri llator (ICD) implantation, which have been shown to be effective in prevention of sudden death res ul ring form ve ntric ul ar tachyarrh ythmia, were progressively widened especially during the last decade. Most of the avail able ICDs possess "antitachycardia pacing" properties. ATP comprises some algorithms that prevent degeneration of ventricular tachycardia into ventricular fibrillation, and need to defibrillation. As a consequence, ATP therapy, which has been proved to be effective and safe in most patients, provides a better qual ity of life by decreasing the need for shock therapy aside that it sav es battery energy. In this article, usage of ATP, safety and efficacy of different ATP algorithms is reviewed.

OLGU
8.
Çift Orifisli Mitral Kapak ile İzole Olmayan Miyokardiyal Noncompaction Anomalilerini Birlikte Bulunduran Bir Olgu
Double-orifice Mitral Valve Associated with Nonisolated Myocardial Noncompaction
Şevket GÖRGÜLÜ, Abdurrahman EKSİK, Seden ÇELİK, Bahadır DAĞDEVİREN, Tuna TEZEL
Sayfalar 505 - 508
Çift arifisli mirral kapak nadir göriilen konjenital bir anomalidir. Sıklıkla başka kareliyak anomaliler ile beraber göriiiebi/eceği gibi tek başma da bulunabilir. Miyokardiyal noncompaction izole ve izole olmayan olarak ikiye aynlmakradtr. i zole olmayan nonconıpaction ASD, VSD, pulmoner stenoz gibi konjenital kalp hastalıklarında göriilmektedir. Olgu sununıu izole olmayan noncompaction ile çift arifisli milral kapağı beraberinde bulundurması bakmundan ilktir. Aynca izole olmayan nonconıpactiomn kalp yetersizliğine sebep olabileceğine işaret ederek ilerde yapılacak çalışmalar için fikir vermektedir.
Double-o rifice mitral valve is a rare congenital anoınaly . Although it is more frequently associated with other cardiac abnormalities, it may occur as an isolated lesion. There are two forms of ın yocardial noncompaction: isolated and non- isola ted myocardial noncompaction_ Nonisolated myocardial noncompactions are occasiona lly re ported postnatally in association with congenital heart anomalies such as VSDs, pulmonic stenosis, and ASDs. To our knowledge, this is the first case reporting a double orifice mitral valve associated with nonisolared myocardial noncompaction.

9.
"Brugada Sendromu"nun EKG Bulgularına Sahip Asemptomatik Bir Olgu: Neler Yapmalı?
An Asymptomatic Case With ECG Findings of the Brugada Syndrome: What Should/Could Be Done?
Özgür ASLAN, Mustafa SEVER, Sema GÜNERİ, Özgür KARCIOĞLU, Özer BADAK
Sayfalar 509 - 515
Acil servise kann ağnsı şikayetiyle başvurmuş ve akut ko/ esistit tamsıyla genel cerrahi servisinde tedavi görmiiş 52 yaşmdaki erkek lıastamn EKG'si başka bir retrospektij araştırma nedeniyle incelenirken inkonıplet sağ dal bloku ve V 1-V3 derivasyon/annda ST segment yiikselnıesi bulundu,~ u saptandı. Bu bulgularla "Brugada Sendromu" ön tanısıyla olgu yeniden değerlendirildi ve çeşitli incelemelerde bulımuldu. Propafenon ile uyan testi son ucwıda EKG'de ek bir değişiklik gözlenmedi, elektrofizyolojik incelellıe ile hastada ventriküler aritmi indiiklemnedi. Aile bireylerinili EKG kayıtlarmda benzer bulgulara rastlanmadı. Bu olgu, oldukça nadir olan Bl'llgada Sendromu'mm EKG bulgulan saptanan asenıpt omatik bireylerde yapılabilecek incelemelerin tartışılması amacıyla sunuldu.
A 52-year-old man who had an acute abdeminal pain was hospitalized and treated at the department of general surgery with the diagnosis of "acute cholecystitis". His ECGs, recorded during his first admission in the emergency service, was evaluated retrospectively for a study project_ An incomplete right bundle-branch block and ST segment elevation in V ı-3 leads were found. The patient underwent a detailed investigation considering a possible diagnosis of the Brugada syndrome. No change was observed in the ECG f indings during the provocation test with propafenone infusion and no ventricular tachycardia was induced during electrophysiological study. There were no similar find ings in the ECGs of the family members. This case is reported because of the rarity of the Brugada syndrome, and the possible diagnostic investigations in asymptomatic cases with the ECG findings of th is rare elinical situation were discussed. Key words:

OLGU
10.
HEREDiTER HEMORAJiK TELENJİEKTAZİNİN EŞLiK ETMEDİGi BİR ARTERİOVENÖZ FİSTÜL OLGUSU
Pulmonary Arteriovenous Fistulas Without Hereditary Hemorrhagic Telangiectasia
Abdi BOZKURT, Mustafa DEMİRTAŞ, Mehmet İNAL
Sayfalar 516 - 518
Pulmoner arteriyovenöz fistiiller nadir görülen bir anomalidir ve çoğunlukla herediter hemorajik telenjektazili hastalarda bulwıur. Tan ı konulmamasi veya tedavi edilmemesi durumunda yaşamı tehdit edecek komplikasyonlara neden olabilir. Çoğ unlukla herediter hemorajik te/enjekta: inin klinik bulg uları gö:e çmpmaktadır. Bu yaz ıda bilateral pulmoner arteriyovenöz fistiil saptanan ve herediter hemorajik telenjektazi bulunmayan bir olgu sunulmaktadır.
Pulmonary arteriovenous fistu la is a rare anomaly, almost always assoc iated with hered itary hemorrhagic telangiectasia. It can le ad to 1 ifethreatening co ınplica tion s if und iagnosed or untreated. The most striking elinical findings for diagnos is are due to hered itary hemorrhagic telangiectasia which acco ın pan ies pulmo nary arteriovenous fistulas. W e report bilateral pulmonary arteriovenous f istulas in a case without hereditary hemorrhagic telangiectasia.

11.
Pulmoner Valvüler Atrezi, Düşük Tartılı Yenidoğanda Pulmoner Kapağın Kılavuz Tel ile Perforasyonu ve Pulmoner Valvuloplasti
Guide-wire Perforation and Valvuloplasty of the Atretic Pulmonary Valve in an Underweight Newborn
Ümrah AYDOĞAN
Sayfalar 519 - 522
İntakt ventriküler septumlu pulmoner atrezi tam sı konulan 2160 gr ağır/ığmdaki 51 günlük bebekte kılavuz: telin sert ucu ile atretik kapak perfare edildikten sonra pulmoner valvuloplasti uygulandı. Bu yazıda küçük bir bebekte ülkemi: de ilk kez: uygulanan bir kapak pelforasyon tekniği anlatılmaktadır.
Pulmonary valvuloplasty was performed in a 51- day-old, 2 160-g baby wi th the diagnosis of pulmonary atresia with intact ventricular septuın after perforating the pulınonary valve with the stiff end of a guide-wire. This type of technique and perforation of pulmonary valve in such a smail baby has not been reported before in Turkey.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Hızlı Arama



Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi