ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
Archives of the Turkish Society of Cardiology - Turk Kardiyol Dern Ars: 19 (4)
Volume: 19  Issue: 4 - July 1991
1.Summaries of Articles

Pages 252 - 255
Abstract |Full Text PDF

2.Investigation Physical Activity and its Effect on Other Risk Factors in Turkish Adults
Altan ONAT, Mustafa ŞENOCAK, Fehmi MERCANOĞLU, Günsel ŞURDUMAVCI, Özden ÖZ, Remzi ÖZCAN
Pages 256 - 262
Temsili örnekleme usulüne uyularak 20 yaş ve üzerindeki 3660 kişide yapılan tararnada fizik aktivite derecesi ve bunun diğer başlıca koroner risk faktörleriyle ilişkisi incelendi. Hem iş, hem de boş zaman fizik etkinliğinin bileşik değerlendirilmesiyle, katılımcılar bir anket aracılığıyla dört fizik aktivite derecesine sınıflandı. Üçüncü ve 4'üncü derecede etkinlik Türk erkeklerinin % 53'ünde, kadınlarının % 36'sında sergilendi. Bir puanlama usulüne dayanarak, erkeklerde kadınlara kı yasla % 11 daha fazla fizik aktivite gözlendi (2.57'ye /4ırşı 2.30 puan). Fizik aktivitenin diğer risk faktörleri üzerindeki etkisi incelenirken, yaş ayarlaması her aktivite sınıfı için 20- 69 yaşlarını kapsayan beş yaş grubunda eşit ağırlıklar kullanmak suretiyle ve erkekte ve kadında ayrı ağırlık uygulanarak yapıldı. Bu durumda kanda total kolesterol düzeyinin fizik etkinlik ile ters orantılı ilişki göterdiği kaydedildi: aktivite derecesi l'den 4'e yükseldikçe, ortalama kolesterol konsantrasyonu erkeklerde 185'ten 161 mg/dl'ye (derece başına ortalama 7.9 mg/dl), kadınlarda 184'ten 164 mg/dl'ye (her aktivite derecesi için 6.5 mg/dl) düştü. Fizik etkinlik sigara içenlerin yüzdesini etkilemediği gibi, kadınlarda beden kitle indeksine (BKI)'de tesir etmedi. Erkeklerde ise, BKI, artan her aktivite derecesi başına 0.4 kg/m2 azalmaktaydı. En düşük ve en yüksek aktivite derecesine sahip bireyler arasında, yaş¬ayarlanmış ortalama sistolik kan basıncında erkekte 3.4 mmHg, kadında 2.3 mmHg azalma kaydedildi. Böylece örneklem nüfusumuzda fizik etkinliğin bellibaşlı müsbet etkisinin kanda kolesterol düzeyi üzerine olduğu sonucuna varıldı.
The distribution of intensity of physical activity and its relationship to major coronary risk factors were studied in a representative sample of the Turkish adult population comprising 3660 persons aged 20 years and over. Participants were interviewed by a questionnaire to categorize them into four grades of physical activity in a combined assessment of both work and leisure activity. Grade 3 or 4 activity was exhibited by 53 % of Turkish men as compared to 36 % of women. Based on a point-score system men were evaluated to show 11 % higher physical activity than women (2.57 v.s. 2.30 points). In assessing the effect of physical activity on other risk factors, age-adjustment was performed by utilizing identical weights of the five age groups (20-69 years) in each category of activity, with separate weighting for men and women. It was thus noted that the serum total cholesterol concentration was inversely related to physical activity: as açtivity grade increased from 1 to 4, mean cholesterol levels declined in men from 185 to 161 mg/di (by a mean of 7.9 mgldl per grade) and in women from 184 to 164 mg/dl (by an average 6.5 mg/dl for each activity grade). Physical activity did not appear to affect the percentage of cigarette smokers, nor the body mass index (BMI) in women. However, BMI in men exhibited a mean decline of 0.4 kg/m2 for each rising grade of activity. Between individuals of lowest and highest grades of activity, age-adjusted mean systolic blood pressure diminished marginally by 3.4 mmHg in men and 2.3 mmHg in women. Thus the major favorable effect of physical activity in the Turkish sample population was on the serum cholesterol levels.

3.Determination of Mitral Flow Velocity by Pulsed Doppler Echocardiography During Exercise: Comparison with ECG Exercise testing
Oktay SANCAKTAR, Tuğrul OKAY, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Serdar AKSÖYEK, Mehmet ÖZDEMİR
Pages 263 - 268
Eforla gelişen miyokard iskemisi sonucunda sol ventrikülün (SV) sistolik ve diyastolik fonksiyonlarında bozulma olmaktadır . Efor anında SV diyastolik fonksiyonlarındaki değişiklikleri belirlemede Doppler'in değerini saptamak için 12 normal ve kroner anjiografı ile koroner arter hastalığı saptanan 47 olguda ( 1 damar hastalığı=DH olan 14, 2 DH'ı olan 16, 3 DH'ı olan 17 olgu) efor Doppler ekokardiyografi yapılarak pulsed Doppler ile mitral akım hızları ölçüldü ve aynı anda elektrokardiyografik (EKG) efor testi yapıldı. Ortalama mitral akım hız , Doppler ile kaydedilen transmitral akım-zaman eğrisinin altındaki alan, zaman aksi üzerindeki uzaklığa bölünerek hesaplandı. Istirahat anında ve hemen efor sonrası ölçülen ortalama mitral akım hızlarındaki artış oranı 2 olgu grubu arasında karşılaştırıldı. Ortalama mitral akım hızında efor sonrası artış oranı kontrol grubunda % 101 ±19, koroner hastalığı olan grupta ise % 38±13 olarak bulundu (p<0.01). 12 normal olgunun 11'inde ortalama mitral akım hızındaki artış oranı % 50'nin üzerinde oldu. Buna karşın, ortalama mitral akım hızındaki artış oranı koroner arter hastalığı olan 47 olgunun 41'inde % 50'nin altında kaldı (1 DH 11/14,% 79; 2 DH 14/16,% 88; 3 DH 16/17,% 94). Koroner arter hastalığını belirlemede maksimum efor sonrası ortalama mitral akım hızındaki artış oranının % 50'nin altında kalması baz olarak kullanıldığında efor Doppler testinin duyarlılığı % 89, özgüllüğü % 92 olarak bulundu. Bu çalışmadaki EKG efor testinde ise duyarlılık% 81, özgüllük% 75 olarak belirlendi.
Exercise-induced myocardial ischemia results in both diastolic and systolic lcft ventricular (LV) dysfunction. To determine the utility of Doppler assessment of LV diastolic function during exercise, 12 normal subjects and 4 7 patients (one-vessel disease (VD), n=l4; 2 VD, n=l6; 3 VD, n=l7) underwent exercise pulsed Doppler echocardiography, including measurement of mitral flow velocity by pulsed Doppler and simultaneous electrocardiography (ECG) exercise testing. The mean initral flow velocity was measured as the integrated area under the LV diastolic inflow Doppler spectral display. The change in mean mitral flow velocity from resting to immediate postexercise was compared among 2 patient groups. The percent. increase in mean mitral flow velocity was 101 % (± 19) for controls and 38 % (±13) for patients with coronary artery disease (p<0.005). An increase in mean mitral now velocity with exercise of >50 % occurred in 11 of 12. nonischemic control patients. On the other hand , an increase ln mean velocity of < 50 % occurred in 42 of 47 patients with coronary artery disease (lVD 11/ 16, 79 %; 2 VD 14/16, 88 %, 3VD 17/16, 94 %). An increase in mean mitral flow veIocity of <50 % showed a sensitivity of 89 % and specificity of 92 % in detecting patients with coronary artery disease. On the contrary, ECG exercise testing showed a sensitivily of 81 % and specificity of 75 % in this study group. Thus, the results of this study indicate that Doppler assessment of percent change in the mean velocity of mitral flow during exercise is a useful indicator of exercise - induced myocardial ischemia.

4.Anomalies of Left Internal Mammarian Arteries
Y.Mehmet METİN, Y.Nuran YENER, Aydın AKSOY, Volkan SİNCİ, Atiye ÇENGEL, Ali YENER, Övsev DÖRTLEMEZ, Halis DÖRTLEMEZ
Pages 269 - 272
Koroner bypass cerrahisinde sık olarak kullanılan sol intern mammarya arter'in (sol lMA) anomalileri, cerrahi tekniği ve sonuçları etkilemektedir. Sol lMA anjiografisi yaptığımız 52 hasta'nın 11 'inde (% 21) anomali saptadık. Bunların 4'ü (% 7.8) ortak çıkış anomalisi, 3'ü (% 5.8) tortuyozite, 2'si (% 3.8) geniş yan dallar, biri (% 1.9) atipik seyir, biri de (% 1.9) sağ IMA ile distalde birleşme anomalisi idi. Sol lMA anjiografisi esnasında hiç kamplikasyon olmadı. Bu arterin anomalileri'nin seyrek olmaması ve bu anamalilerin cerrahi tekniği ve sonucu etkiteyeceği göz önüne alınırsa kolay bir uygulama yöntemi olan preoperatif IMA anjiografisi'nin yapılarak anatomik varyasyonlarının tespitinin, koroner bypass cerrahisi düşünülen hastalara yapılmasının uygun olduğu kanısındayız.
Left internal ınammarian artcry (IMA), is frequcntly used in coronary artery bypass graft surgery Anomalies of this artery are important in the technique and results of the surgery. We performed angiograms to S2 left IMA and found anomalies in 11 of them (% 21). Four of these were related to a common origin (% 7.8), 3 consisted of tortuosity (% S.8). Large side branches existed in 2 arteries (% 3.8), atypical course in 1 (% 1.9) and distal anastomosis with right IMA was noted in one (% 1.9). There were no complications during angiography. Because anomalies of left IMA are relatively common, left IMA angiography, an easy and safe method to perform, needs to be done for all candidates of coronary artery bypass surgery.

5.Effect of Propafenone on Chronic Ventricular Arrhythmias
İnci FIRATLI, Vedat AYTEKİN, Saide AYTEKİN, Muzaffer ÖZTÜRK, Cem DEMİROĞLU
Pages 273 - 276
Bu çalışmada kronik ventriküler aritmili 19 olguda oral propafenonun etkinliği 24 saatlik Holter monitör yönlemiyle araştırıldı. Olguların 9'u kadın, 10'u erkek, yaş ortalaması 51 (30-70) idi. Olguların 13'ünde süreksiz ventriküler taşikardi (VT), 6'sında ise sadece ventriküler erken alımlar (VEA) mevcuttu. Propafenon 450 mg/gün ile başlandı. Yanıt alınamayan olgularda EKG kontrolü ile kademeli olarak 900 mg/ gün'e kadar çıkıldı. Tedavinin 15. günü Holter kaydı tekrarlandı. Propafenona yanıt veren olgu oranı tek VEA'lılarda % 74, ikili VEA 'lılarda % 75, VT'lilerde % 92 olup total VEA yönünden de % 79 bulundu. Propafenon ile tedavide tek VEA'ların toplam sayısında % 73.5, 2’li VEA'larda % 52, VT'lerde% 99.9, total VEA'larda% 75 oranında azalma saptandı (p<0.01). P-R ve QRS süresinde anlamlı uzama görüldü (p<0.01). Propafenon ile tedavide 3 olguda (% 15.8) kardiyak komplikasyon (ventrikül fibrilasyonu -VF, ciddi sinüs arresti ve süreksiz VT), 2 olguda (%10.5) ekstrakardiyak yan etki (başdönmesi) oluştu. Propafenonun 450-900 mg/gün dozlarda ventriküler aritmilerde etkin ve tolere edilir antiaritmik olduğu ancak ciddi kardiyak yan etki olasılığı açısından daha kapsamlı araştırma sonuçları alınıncaya kadar hayatı tehdit edici aritmilere yönelik tedavide kullanılmasının uygun olacağı kanısına varıldı.
We examined the efficacy of oral propafenone in patients with chronic ventricular arrhythmia by 24- hour Holter monitoring. Nine of the subjects were male and 10 female, with a mean age of 51 (ranging from 30 to 70). 13 of the cases had nonsustained ventricular tachycardia (VT), 6 had only ventricular premature beats (VPB). Propafenone therapy was started 450 mg/day. In nonresponders, the dosage was increased stepwise up to 900 mg/day, after ECG evaluation. Holter monitoring was repeated on the 15th day of treatment. The percentage of cases who responded to therapy well was 74, 7S, 92 and 79 in simple VPB, couplet, VT and total VPB groups, respectively. As a result, the mean reduction in simple VPBs, couplets, VTs and total VPBs were 73 %, S2 %, 99.9 %and 7S %, respectively (p<0.01). There were significant prolongations in P-R and QRS intervals during therapy (p<0.01) Cardiac complications (ventricular fibrillation, severe sinus arrest and nonsustained VT) were detected in 3 (16 %) and noncardiac complication (dizziness) in 2 (11 %) patients. We concluded that propafenone at a dose of 4S0-900 mg/day is an effective and tolerated antiarrhythmic drug in chronic ventricular arrhythmia cases. However, due to its potential risk of serious cardiac side effects, until results of more comprehensive investigations are available should be reserved for use in lifethreatening arrhythmias.

6.Detection of Coronary Artery Disease in Women by Exercise THallium-201 Myocardial Scintigraphy
Vedat SANSOY, İsmail EREN, Afife BERKYÜREK, Mefküre PLATİN, Deniz GÜZELSOY, Cem DEMİROĞLU
Pages 277 - 279
Kadınlarda planar egzersiz talyum sintigrafisinin (EgTS) koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değerini araştırmak amacıyla 62 olguda EgTS sonuçları koroner anglografi bulguları ile karşılaştırıldı. Çalışmada 23-64 yaşları arasında (ort 51±10) 63 kadın yer aldı. Tümüne koroner angiograpfi yapılan olgulardan 38'inde koroner arterler normaldi, 9'unda bir damar, 4'ünde iki damar, 12'sinde üç damar hastalığı saptandı. Koroner arterleri normal 38 olgudan 5'inde, KAH'lı 25 olgudan ise 24'ünde sabit veya reversibl perfüzyon defekti saptandı . Bu bulgularla testin duyarlılığı % 96, özgüllüğü % 87, pozitif testin prediktif değeri % 83, negatif testin prediktif değeri % 97 olarak hesaplandı. Sonuç olarak planar EgTS'nin kadınla da da KAH tanısmda değerli bir yöntem olduğu yargısına varıldı.
To determine the diagnostic value of planar exercise thallium scintigraphy (ExTS) for detecting coronary artery disease (CAD) in women, ExTS results were compared with the findings of coronary arteriography in 63 cases. The study was carried out retrospectively in 63 women ranging in age from 23 to 64 (mean 51±10). Among these, coronary arteries were found to be normal in 38 and CAD was diagnosed in 25. The ExTS showed exercise-induced or fixed defects in 5 cases with normal coronary arteries and in 24 cases with CAD. Thus the sensitivity of ExTS was found to be 96 %, specificity 87 %, positive predictive value 83 % and negative predictive value 97 %. It is concluded that ExTS has a clinically useful level of sensitivity and specificity for the detection of CAD in women.

7.Effects of Transient Myocardial Ischemia on the Signal-averaged Electrocardiogram
Oktay SANCAKTAR, Ömer KOZAN, Serdar AKSÖYEK, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Tuğrul OKAY, Mehmet ÖZDEMİR
Pages 280 - 285
Koroner arter hastalığı saptanmış 59 hastada geçici miyokard iskemisinin "signal averaged" elektrokardiyogram (SAEKG) üzerine olan etkisi araştırıldı. Geçici miyokard iskemisi (CMI, ST>lmm, süre>3 dakika) 3 kanallı Holter kaydında araştırıldı. Hastalarda incelemeye alınan CM 1 süreleri ortalama 1.5±7 dk ve ST deviasyon derecesi 2.4±0.9 mm idi. Holter teyp kaydından saptanan normal ve maksimum iskemili alanlardan yapılan SAEKG kaydında 25-250 Hz ve 40-250 Hz ile geç potansiyel ve yine aynı alanda spektokardiyografı ile spektral turbulans araştırıldı. Tüm hastaların SAEKG'deki görültülü seviyesi 25 Hz'de ?1.0 uV ve 40 Hz'de ?0.8 uV ve normal iskemili alanlardaki SAEKH'lerde gürültü seviye farklılığı da ?0.2 ile ?0.3 uV idi. Normal ve iskemili alanlardan yapılan SAEKG kayıtlarında geç potansiyel[% 20(12/59)-% 19(11/59)] ve spektral turbulans [% 24(14/59)-% 27(16/59)] insidansı açısından önemli bir farklılık gözlenmedi. Bu bulgular geçici miyokard iskemisinin oluşturduğu elektrofızyolojik değişikliklerin, SAEKG'de geç polansiyel ve/veya spektral turbulans olarak yansıyan anatomik-elektrofızyolojik subtral ile bir ilişkisi olmadığını göstermektedir.
The relation between myocardial ischemia and signal-averaged electrocardiogram (SAECG) was investigated in 59 patients with documented coronary artery disease. Transient myocardial ischemic attacks (TMIAs, ST>1 mm for>3 minute) were observed during 3- channel Holter recordings. TMIAs mean duration and degree of ST changes were 15±7 min and 2.4±0.9 mm. SAECGs were obtained from Holter tapes at baseline and during TMIAs and analyzed at 25 to 250 Hz and 40 to 250 Hz for Iate potential detection, and also analysed at spectrocardiography, a new technique for spectral turbulence analysis. All patients had SAECG with noise level ?1.0 uV at 25 Hz and ?0.8 uV at 40 Hz and with the difference in noise level between baseline SAECGs and SAECGs at TMIA s?0.2 to 0.3 uV. Comparison between SAECGs at baseline and at the peak of TMIAs revealed no significant differences in the incidence of Iate potentials [20 %(12/59)-19 % (11/59)] and spectral turbulences [24 %(14/59)-27 % (16/S9)]. These data suggest that electrophysiologic changes induced by transient myocardial ischemia may not provide the anatomic electrophysiologic substrate for reentrant ventricular tachycardia, as reflected by Iate potentials and spectral turbulence of the SAECG.

8.Comparison Between Spectarl Turbulence Analysis and Late Potential Analysis of Signal-Averaged ECG in Anterior and Inferior Myocardial Infarction
Oktay SANCAKTAR, Serdar AKSÖYEK, Ömer KOZAN, Ali Rıza KAZAZOĞLU, Tuğrul OKAY, Mehmet ÖZDEMİR
Pages 286 - 290
lnferior miyokard infarktüsü (IMI) geçiren hastalarda geç potansiyel sıklığı anterior miyokard infarktüsü (AMI) geçirenlerden daha fazladır. Zira anormal ventrikül bölgeleri, anterior miyokard infarktüsünde olduğu gibi QRS'in erken safhalarında aktive olursa, "signalaveraged" EKG'de (SAEKG) geç potansiyel olarak saptanmayabilir. Reentry'e bağlı ventrikül taşikardisinin substratı olan bu anormal ventrikül bölgelerinin, depolarizasyon dalgasının yayılım hızında geçici değişikliklere neden olduğu ve bunun da QRS içindeki spektral turbulansta artışa neden olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmada SAEKG'leri kaydedilen 84 AM/'li ve 86 IMl'li hastanın spektral turbulans analizi (X,Y veya Z derivasyonlarından birinde spektral turbulansın ? 10 olması ) ile geç potansiyel analizini (25 Hz'de RMS < 25 uV +40 Hz'de RMS<16 uV) karşılaştırdık. Geç potansiyel sıklığı AMI'de% 17, IMI'de% 30 iken artmış spektral turbulansın AMI'lerin % 42'sinde, IMI'lerin % 21'inde oluştuğunu saptadık. Her iki tekniğin uyumlu olma oranı iMI'lerde % 86, AMl'lerde ise % 68 bulundu (p<0.05). Sonuçta bu çalışmamız, anterior duvar infarktüsünün yüksek oranda spektral turbulansa yol açtığını ve bunların çoğunun SAEKG'de geç potansiyel olarak saptanamayan anormal ventrikül iletimini yansıttığını göstermektedir.
Patients with inferior (I) myocardial infarction (MI) more frequently have Iate potentials (LP) than those with anterior (A) MI, since LP in the signal-averaged (SA) ECG may not be detected if abnormal ventricular regions are activated early during the QRS as in AMI. It was postulated that abnormal ventricular regions that are substrate for reentrant ventricular tachycardia cause transient changes in the velocity of the depolarization wave front resulting in increased spectral turbulence within the QRS. We compared spectral turbulence analysis (spectral turbulence ? 10 in any of the three X,Y,Z leands) with LP analysis (RMS<25 uV at 25 HZ+RMS<16 uV at 40 Hz) of the SAECG recorded in 84 pts with AMI and 86 pts with IMI. The incidence of LP was 17 % in AMI and 30% in IMI while abnormal STA occurred in 42 % of AMI and 21 % of IMI. The two techniques were concordant in 86 % of IMI but in only 68 % of AMI (p

9.Results of Mitral Valve Reconstruction
Sabri DAĞSALI, Atilla KANCA, Tuna TEZEL, Erdoğan DEMİRAY, Hikmet TEZEL, Cem ALHAN, Murat DEMİRTAŞ
Pages 291 - 294
Mart 1986 ile Haziran 1990 arası dönemde 17 hastaya mitral kapak tamiri uygulandı. Tamir sonrası belirgin mitral yetersizliği görülen iki hastaya ise kapak replasmanı uygulandı. Bir hastada anterior, iki hastada da antero-posterior liflet rezeksiyonu yapıldı. 3 hastada Carpentier anüloplasti ringi, 6 hastada Duran ringi, bir hastada da Puig-Massana ringi olmak üzere toplam 10 hastaya anüloplasti ringi takıldı. Hastane mortalitesi 3 olgu ile % 17.6 olarak bulundu. Hastalardan ikisi kapak tamirini, biri de replasmanı takiben kaybedildi. Olgular 3 ay ile 36 ay (ortalama 17 ay) arasında değişen sürelerde izlendi. Izlem sırasında 13 hastaya renkli Doppler ekokardiyografi yapıldı. Hastalardan 10'unda mitral yetersizlik veya darlığa ait bir bulguya rastlanmadı, iki hastada hafif derecede mitral yetersizliği, bir hastada da mitral darlığı saptandı. Klinik ve ekokardiyografik bulgular, mitral kapak tamirinin tatminkar bir semptomatik iyileşme ve normal veya normale yakın sol ventrikül fonksiyonu sağladığını gösterdi.
Between March 1986, and July 1990, a total of 17 patients underwent repair of the mitral valve. Mitral valve replacement was performed in 2 cases in which significant residual regurgitation was apparent on testing the valve after repair. Anterior leaflet resection was performed in one patient, anteroposterior resection in two. Ten patients received a ring annuloplasty, 3 a Carpentier annuloplasty ring, 6 patients a Duran ring, and 1 a Puig-Massana ring. Three patients died in the hospital (17.6 % ): two after conservative operations and one after mitral valve replacement. Follow-up was 3 to 36 months (mean 17 months). Doppler echocardiographic studies were performed in 13 patients. Ten of them had no signs of mitral regurgitation or stenosis, two had moderate mitral regurgitation and one mitral stenosis. Clinical and echocardiographic assessment indicate that mitral valve repair produces good symptomatic improvement and a normal or nearly normal pattern or left ventricular function.

10.Intraaortic Balloom Pumping in Open Heart Surgery
M.Sertaç ÇİÇEK, Ufuk DEMİRKILIÇ, Harun TATAR, Ömer ÖZTÜRK, Hamit IŞIKLAR
Pages 295 - 298
Mart 1988 ve Ekim 1990 tarihleri arasında GATA Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde 52 hastaya intraaortik balon pompa (IABP) desteği sağlanmıştır. IABP uygulama endikasyonları; hastaların % 27'sinde kardiopulmoner bypasstan ayrılma girişiminin başarısızlığı , % 71' inde postoperalif düşük kardiak debi ve % 2 'sinde farmakolojik tedaviye dirençli unstable angina'dır. Olgularımızda erken mortalite % 28'dir. Hastalara IABP uygulanması sonrasında yaşama oranı % 63'dür. 12 hastada intraaortik balon uygulanmasına bağlı komplikasyon gelişmiştir (% 23 ). IABP desteği başlangıçta iskemik kalp hastalığı komplikasyonlarının tedavisi için geliştirildiyse de, günümüzde açık kalp cerrahisi sonrasında ciddi pompa yetmezliği gelişen hastaların tedavisinde önemli bir yere sahiptir.
Between March 1988 and October 1990, intraaortic ballon pumping (IABP) was attempted in 52 cardiac surgical patients. The indications for IABP consisted of unsuccessful discontinuation of cardiopulmonary bypass (27 %), postoperative low cardiac output or hemodynamic instability (71 %), preoperative unstable angina pectoric unresponsive to pharmacological treatment (2 %). Immediate mortality was 28 %. The overall survival was 63 %. Complications related to IABP occurred in 12 patients (28 %). Though originally developed to assist in the nonoperative management of complications of ischemic heart disease, IABP assistance is a valuable technique in the salvage of critically ill patients with severe pump failure after an open heart operation.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
11.Partial Atrioventricular Canal Defect and Surgical Treatment
Halil TÜRKOĞLU, Tufan PAKER, Atıf AKÇEVİN, Selim ERENTÜRK, Ayşe SARIOĞLU, Tayyar SARIOĞLU, Rüstem OLGA, Ali ERTUĞRUL, Aydın AYTAÇ
Pages 299 - 301
İstanbul Üniversitesi, Kardiyoloji Enstitüsü Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda, Temmuz 1986- Ağustos 1990 tarihleri arasında 28 hasta, parsiyel atrioventriküler kanal defekti tanısı ile açık kalp ameliyatına alınmıştır. Ameliyat öncesi 25 hastada, hafif veya ileri derecede mitral yetersizliği tespit edilmiş olup, hepsinde mitral ön yaprakcıktaki yarığın tamiri gerekmiştir. Atrial septal defekt ise, perikardiyal yama ile kapatılırken, koroner sinüs 25 hastada sol, 3'ünde ise sağ atrium tarafında bırakılmıştır. Ameliyat sonrası 3 hastada ritm problemi görülmüş ve bunlardan sadece birinde A-V tam blok nedeni ile kalıcı "pacemaker" takılması gerekmiştir. Diğer tüm hastalar ise iyi durumda taburcu edilmiş ve NYHA'a göre Sınıf 1'de bulunmuştur. Hastaların tümünde, ameliyat sonrası mitral kapak kompetansının tam olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular, parsiyel atrioventriküler kanal defekti tamirinden sonraki sonuçların çok iyi olduğunu göstermektedir.
At the Department of Cardiac Surgery of İstanbul University Cardiology Institute, twenty-eight patients with atrioventricular canal defect underwent open heart surgery for repair of partial atrioventricular canal defect. Twenty-five patients had either moderate or severe mitral insufficiency prior to operation. The mitral cleft in the anterior leaflet was repaired in each patient in whom the valve had insufficiency. The atrial septal defect was closed with pericardial patch and the coronary sinus was left in the left atrium in twenty-five patients and in the right atrium in three patients. Postoperatively, only three cases with rithym disturbance were noted among 28 patients and a permanent pacemaker had to be implanted in one patient due to complete A-V block. All the other patients were found to be in class I according to New York Heart Association classification. Five patients had mild mitral insufficiency and the remaining twenty-three had competent mitral valve. These data demonstrate that excellent results from repair of partial atrioventricular canal can be obtained.

12.Atrial Septal Aneurysms
Gülşah TAYYARECİ, Tuna TEZEL, Ahmet NARİN, Hikmet TEZEL, Kemal YEŞİLÇİMEN
Pages 302 - 304
Değişik nedenlerle ekokardiografik incelemeye alınan hastaların 9'unda atriyal septal anevrizma (ASA) tesbit edildi. Dört olguda lezyon izole olup, 5'inde eşlik eden anomali mevcuttu. Bu anomaliler atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt, mitral kapak prolapsusu ve triküspid kapak prolapsusu idi. Üçünde tüm septum anevrizmatik görünümde, 6'sında anevrizma yalnızca fossa ovalis bölgesine lokalize bulundu. iki olguda kardiyak siklusla ilişkili olarak sağ-sol atriyuma doğru hareket görüldü. Bu çalışmada, gelişebilecek komplikasyonlar, interatriyal tümörlerle karışabilme olasılığı nedeniyle önem taşıyan ASA'ların kesin tanısında ekokardiografinin değeri vurgulanmak istendi.
We have detected atrial septal aneurysms in 9 patients examined by two-dimensional echocardiography for various reasons. The lesion was an isolated finding in four cases while atrial septal defect, ventricular septal defect, mitral valve prolapse and tricuspid prolapse were associated findings in 6 cases. The whole septum was aneurysmatic in three of the cases while aneurysms were localized to fossa ovalis in six of them. In two instances right-left atrial movements were noted related to the cardiac cycle. ASA's have to be diferentiated from atrial tumors which may Iead to similar complications.

DERLEME
13.Planar Thallium-201 Scintigraphy
Vedat SANSOY, Deniz GÜZELSOY
Pages 305 - 312
Son on yılda kardiyak noninvazif görüntüleme yöntemlerinde önemli aşamalar olmuş, sintigrafik yöntemler de çeşitli kalp hastalıklarının tanı ve değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Talyum-201 1975'den beri miyokard perfüzyonunun değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Planar talyum-201 sintigrafisi kantitatif analizin de yardımıyla koroner arter hastalığı tanısında yüksek duyarlılık ve özgüllük değerlerine ulaşmış olup, ayrıca değişik klinik durumlarda prognoza ait bilgi sağlamaktadır. "Single photon emission computerized tomography" (SPECT) teorik olarak planar yönteme üstün görünmesine rağmen, bu yöntemle özgüllükte düşme olmaktadır. Kaliteli planar talyum-201 miyokard görüntülemesi bugün hala klinik kardiyolojideki önemli yerini korumaktadır.
The last ten years have seen a revolution in methods of cardiac noninvasive imaging techniques. Scintigraphic methods have been applied widely, impacting on the diagnosis and evaluation of all forms of cardiac illness and integrated into the cardiac practice. Since 1975 thallium-201 has been widely employed as a radionuclide agent for the assessment of regional myocardial perfusion. Quantitative analysis of planar thallium scintigraphy provides a high sensitivity and specificity for the detection of CAD. In addition planar thallium-201 imaging provides very important prognostic information in different clinical situations. Although single platon emission computerized tomography (SPECT) has some theoretical advantages over phonar imaging, the suboptimal specificity of SPECT thallium-201 imaging is a major practical problem. High quality planar thallium- 201 imaging still has an important role in clinical cardiology today.

14.Cardiac Amyloidosis
Çiğdem GÖKÇE, Özcan GÖKÇE, E.Sami ARISOY, A.Engin ARISOY, Ali DEMİR, Emir DÖNDER
Pages 313 - 320
Kalpte amiloyid birikimi, son yıllarda yoğun olarak incelenen ve özellikle tanısı açısından önemli ilerlemenin sağlandığı ciddi bir hastalıktır. Bu derlemede, ülkemizde nadir olmadığı düşünülen kardiyak amiloidozise yönelik ilgiyi arttırmak umuduyla, konuya ilişkin gelişmelerin özetlenmesi ve Fırat Üniversitesinde gerçekleştirilen gözlemlerin ışığında, çeşitli tanısal yaklaşımların tartışılması amaçlanmıştır.
Cardiac amylodosis is a disease subjected to extensive investigation in recent years, with important progress being made, particularly with respect to its diagnosis. In this review, advances corcerning cardiac amyloidosis, which is possibly not infrequent in Turkey, are summarized and various diagnostic approaches are discussed in the light of observations realized at Fırat University Hospital, Elazığ, with the hope of increasing the interest in this serious disease.

OLGU
15.Modifed Fontan Operation for Univentricular Hearts With Left Atrioventricular Valve Atresia: An alternative technique of reseptation of the atria
Tufan PAKER, Tayyar SARIOĞLU, Halil TÜRKOĞLU, Atıf AKÇEVİN, Mehmet Salih BİLAL, Ayşe SARIOĞLU, Aydın AYTAÇ
Pages 321 - 325
Haziran 1988 - Aralık 1990 tarihleri arasında sol atrioventriküler kapak atrezisi bulunan univentriküler atrioventriküler konneksiyonlu 4 hastada atriumların reseptasyonu ve modifiye Fontan-Kreutzer operasyonu uygulandı. Hastaların üçünde ek olarak sistemik venöz dönüş anomalisi vardı. Pulmoner darlık bir hastada infudibuler diğerlerinde vulvüler ve infundibuler birlikte idi. Atrium-ların reseptasyonunda sağ atriumun flep olarak kullanıldığı alternatif bir teknikten yararlanıldı. Bir hasta postoperatif 12. günde pulmoner infeksiyon ve sepsis nedeniyle kaybedildi. Diğer üç hasta 24, 20 ve 1 aylık takiplerde sınıf 1 fonksiyonel kapasitede yaşamlarını sürdürmektedir.
Between June 1988 and December 1990, four patients underwent atrial reseptation and the modified FontanKreutzer operation for univentricular atrioventricular connection with left-sided atrioventricular connection with left-sided atrioventricular valve atresia. Also anomalous systemic venous connections were encountered in combination in 3 of them. Pulmonary stenosis was infundibular in one and both valvular and infection and sepsis on the 12th postoperative day. The other 3 are in NYHA class 1 during the fallow-up periods of 24, 20 and 1 months, respectively.

16.Relief of Acute Mitral Regurgitation due to Unstable Angina by Coronary Angioplasty
Oktay ERGENE, Serdar AKSÖYEK, Tuğrul OKAY, Mehmet ÖZDEMİR
Pages 326 - 328
Unstable angina pektoris (Klas III.B) ve akut mitral yetersizliği ile kliniğe kabul edilen hasta, yoğun medikal tedaviye rağmen göğüs ağrısının giderilememesi üzerine kardiyak kateterizasyon labratuvarına alındı. TIMI I akımlı distal sirkumfleks darlığına PTKA uygulandı. Koroner anjiyoplastiyi takiben hastanın göğüs ağrısı ile mitral yetersizliğinin anjiyografik, ekokardiyografik ve klinik bulguları tamamen kayboldu. Kronik mitral yetersizliği veya papiller adele yırtılması gelişme olasılığı yüksek olan bu durumlarda sorumlu olan darlığa yönelik PTKA'nin hayati önemi olduğuna inanıyoruz.
A 63-year-old woman was admitted with unstable angina pectoris and acute mitral regurgitation accompanying the ischemic attack. Despite intensive medical treatment chest pain could not be relieved. Urgent PTCA was done to the culprit lesion in the left circumflex artery. Immediately after PTCA chest pain and acoustic, echocardiographic and angiographic evidence of mitral regurgitation disappeared. PTCA to the culprit lesion in ischemic mitral regurgitation may be life saving because long-lasting ischemia to the papillary muscle may cause rupture.



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search



Copyright © 2024 Archives of the Turkish Society of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.