Bu yazıda, klinik uygulamaya ağırlık verilerek nükleer kardiyolojideki son gelişmelerden kısaca söz edilecektir. Son beş yılda miyokard perfüzyon ve fonksiyonunun değerlendirilmesinde önemli gelişmeler olmuştur. Geliştirilen "single photon emission tomography" yöntemi ile koroner arter hastalığının tanısı ve lokalizasyonunun belirlenmesinde duyarlılık artmıştır. Gama kamera görüntülemesi için ideal olan, hem perfüzyonu hem fonksiyonu gösteren Tc-99m ile işaretlenen yeni ajanlar görüntü kalitesi ve tanı değerinin arttırılmasında umut vadetmektedirler. Yaygın olarak benimsenen T1-201 ile görüntüleme canlılığı belirlemedeki değerini son çalışmalarda daha da arttırmıştır. Dipiridamole ek olarak adenozin ve dobutamin de stres amacıyla kullanılmaya başlanmış, tanı değerleri ve güvenilirlikleri ispatlanmıştır. Pozitron emisyon tomografi, hassas kantitatif olanaklarıyla perfüzyon ve metabolizma görüntülemesinde yeni bir teknik olarak gelişmektedir. Nükleer kardiyolojik yöntemler, elektrokardiyografi, ekokardiyografi ve kalp kateterizasyonunun yanında kardiyoloğun temel tanı araçları arasındaki yerini almıştır. Ülkemizde ise, nükleer kardiyoolji laboratuarlarının sayısının kısıtlı oluşu, bazılarının yeterli kalite kontrolu veya deneyime ulaşamamaları nedeniyle perfüzyon sintigrafilerinde görülen sık yalancı pozitif sonuçlar, ne yazık ki kardiyologların bir bölümünü bu yöntemlerden soğutan nedenler olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Farmakolojik stres, nükleer kardiyoloji, miyokard perfüzyon sintigrafisi, positron emisyon tomografisiCopyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi