AMAÇ Beyaz önlük hipertansiyonu (BÖH) ve devamlı hipertansiyon olan hastalarda lenfosit DNA hasarı ve total antioksidan durumu (TAD) araştırıldı.
ÇALIŞMA PLANI Çalışmaya BÖH’lü 23 hasta (14 kadın, 9 erkek; ort. yaş 46±6), tanısı yeni konmuş devamlı hipertansiyonlu 21 hasta (13 kadın, 8 erkek; ort. yaş 45±7) ve kontrol grubu olarak, yaş ve cinsiyet açısından hipertansiyon gruplarıyla uyumlu 19 sağlıklı gönüllü alındı. Tüm olgularda ekokardiyografik ölçümler, kan basıncı ölçümleri ve 24 saat ambulatuvar kan basıncı izlemesi yapıldı. DNA hasarı periferik lenfositlerde alkalin tek hücre elektroforez (comet) yöntemi ile ölçüldü; serum TAD düzeyleri otomatik ölçüm yöntemiyle belirlendi.
BULGULAR Hipertansiyon grupları arasında ekokardiyografik ölçümler ve anlık ölçülen sistolik ve diyastolik kan basınçları açısından anlamlı fark yoktu. Gündüz ve gece ölçülen kan basınçları devamlı hipertansiyonlu grupta anlamlı derecede yüksek bulunurken (p<0.05), BÖH grubundaki basınçlar kontrol grubuyla benzerlik gösterdi (p>0.05). Devamlı hipertansiyonlu grupta lenfosit DNA hasarı anlamlı derecede yüksek (BÖH ve kontrol grubu için, p<0.001), TAD düzeyi anlamlı derecede düşük (BÖH grubu için, p=0.012; kontrol grubu için, p<0.001) bulundu. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, BÖH grubunda lenfosit DNA hasarı açısından anlamlı farklılık görülmezken (p=0.052), TAD düzeyi anlamlı derecede düşük idi (p<0.001). Hipertansif grupta lenfosit DNA hasarı, TAD düzeyi (r= -0.818, p<0.001), yaş (r=0.453, p=0.039), total kolesterol (r=0.550, p=0.010) ve LDL-kolesterol (r=0.539, p=0.012) ile anlamlı ilişki gösterdi. Çoklu lineer regresyon analizinde lenfosit DNA hasarı serum TAD düzeyiyle bağımsız ilişkili bulundu (ß= -0.717, p<0.001). Lenfosit DNA hasarı BÖH grubunda sadece serum TAD düzeyiyle ilişkiliydi (r= -0.458, p=0.028).
SONUÇ Artmış oksidatif stresin göstergesi olan azalmış TAD düzeyi ve artmış lenfosit DNA hasarı, BÖH’li olgularda hedef organ hasarı oluşumuna katkıda bulunabilir.
Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi