AMAÇ Postoperatif ektopik kavşak taşikardisi (JET) genellikle kendi kendini sınırlayan bir durumdur, ancak atriyoventriküler dissosiasyon ve postoperatif ventriküler disfonksiyonla birleştiğinde postoperatif dönemde morbidite ve mortaliteyi artırabilir. Bu çalışmanın amacı, konjenital kalp cerrahisini takiben gelişen JET insidansını, JET riski ile ilişkili olabilecek hasta ve prosedürle ilgili faktörleri ve JET’in klinik sonuçlar üzerindeki etkisini değerlendirmektir.
YÖNTEM Beş yıl içerisinde konjenital kalp ameliyatı geçiren 2814 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi ve JET gelişen hastalar belirlendi. Her JET hastası için, aynı dönemde ameliyat edilen iki kontrol hastası, potansiyel risk faktörleri ve sonuçları açısından JET hastalarıyla karşılaştırmak üzere seçildi.
BULGULAR Açık kalp cerrahisi geçiren bu büyük hasta grubunda JET insidansı %2,66 saptandı. Univariant analizler genç yaş, düşük vücut ağırlığı, yüksek vazoaktif inotrop skoru, ventriküler septuma müdahele edilen ameliyatlar, cerrahi kompleksite skoru, artmış kardiyopulmoner bypass süresi, ameliyat sonrası sternumun açık bırakılması ve ECMO gereksinimi ile postoperatif JET riski artışı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler olduğunu gösterdi. Çok değişkenli analiz sonrasında, yalnızca ventriküler septuma müdahele edilen ameliyatlar ve ECMO gereksinimi ile JET riski artışı arasındaki anlamlı ilişki devam etti. Kontrollerle karşılaştırıldığında, JET hastalarında daha uzun entübasyon süreleri, daha uzun yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri, daha sık önceden planlanmayan girişimler ve daha yüksek mortalite vardı.
SONUÇ JET, konjenital kalp cerrahisini takiben sık görülen hemodinamik açıdan anlamlı taşiaritmilerden biridir ve ameliyat sonrası kötü klinik sonuçlarla ilişkilidir. Hem anatomik substrat hem de cerrahi prosedür, JET gelişim riskine katkıda bulunur. JET’in ilişkili olduğu faktörleri ve öngörücü faktörleri tanımlamak sonuçların iyileştirilmesine yardımcı olabilir.
Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi