Anjiyografi, perkütan koroner girişim (PKG) sırasında yaygın olarak kullanılan bir görüntüleme metodudur, fakat lezyonun gerçek boyutunu değerlendirmede sınırlı bilgiler verir. Bu olgu sunumu, anjiyografik görüntüleme sırasında basit olarak değerlendirilen bir lezyonda, 3-boyutlu optik koherens tomografinin (3D OCT) tedavi stratejisini nasıl değiştirdiğini göstermektedir. ST yükselmesiz miyokart enfarktüsü geçiren 67 yaşındaki erkek hastanın koroner anjiyografisinde proksimal sol ön inen arterde (LAD) ciddi darlık tespit edildi, fakat hastalığın ostiyuma kadar uzanmadığı görüldü. Hastalık sınırını net olarak belirlemek ve doğru girişim stratejisini belirlemek için, işlem öncesinde 3 boyutlu optik kohorens tomografisi yapıldı. Ölçümler, ostiyumdan başlayıp sol ana koroner artere (LMCA) kadar uzanan uzun bir LAD lezyonunu ortaya koydu. LMCA ve LAD’yi kapsayan provizyonel stent stratejisi ile ilerlemeye karar verildi. Postdilatasyondan sonra, anjiyografik olarak LAD’de iyi sonuç alınırken, LCx’in ostiyumunda belirgin bir daralma tespit edildi ve LAD/LCx bifürkasyona kissing balloon tekniği uygulandı. Nihai OCT işlemi, stentin iyi genişlemiş olduğunu ve LCx ostiyumunun açık olduğunu gösterdi. Optik koherens tomografisi ile elde edilen görüntüler, anjiyografinin tek başına sağladığı bilgilere önemli ölçüde katkıda bulunur ve böylece bize PKG stratejisini doğru bir şekilde planlama fırsatı verir.
Anahtar Kelimeler: Belirsiz koroner lezyonu, optik koherens tomografi; ostiyal sol ön inen arter lezyonu.Copyright © 2024 Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi