ISSN 1016-5169 | E-ISSN 1308-4488
Archives of the Turkish Society of Cardiology - Turk Kardiyol Dern Ars: 45 (3)
Volume: 45  Issue: 3 - April 2017
EDITORIAL COMMENT
1.Is lower better? Is lowest the best?
Lale Tokgözoğlu
PMID: 28429686  doi: 10.5543/tkda.2017.30377  Pages 211 - 213

2.Postural orthostatic tachycardia: A syndrome requiring detailed search for associated conditions
Farid Aliyev
PMID: 28429687  doi: 10.5543/tkda.2017.77943  Pages 214 - 216
Abstract |Full Text PDF

3.Anaemia and heart failure: is there still a role for erythropoiesis-stimulating agents?
Massimo Volpe, Vittoria Mastromariona
PMID: 28429688  doi: 10.5543/tkda.2016.50249  Pages 217 - 218

ORIGINAL ARTICLE
4.Relationship between fragmented QRS complexes in leads V4-V6 and left ventricular apical thrombus formation in patients presenting with first acute anterior myocardial infarction
Erkan Baysal, Cengiz Burak, Barış Yaylak, Bernas Altıntaş, Önder Öztürk, Hacı Çiftçi, Rojhat Altındağ, Serdar Söner
PMID: 28429689  doi: 10.5543/tkda.2017.03753  Pages 219 - 226
Amaç: Bu çalışmada, ilk akut ön duvar miyokart enfarktüsü ile başvuran hastalarda sol ventrikül apeksi trombüsü (LVAT) ile V4-V6 derivasyonlarında parçalanmış QRS (fQRS) varlığı arasında ilişki olup olmadığı araştırıldı.
Yöntemler: İlk kez ön duvar miyokart enfarktüsü geçiren ve primer perkütan koroner girişim uygulanan ardışık 148 hasta (ortalama yaş: 60.1±10.1, erkek: %75.6) çalışmaya dahil edildi. Çalışma popülasyonu LVAT olup olmamasına göre iki gruba ayrıldı. FQRS, ek bir R dalgası veya R dalgası veya S dalgasının çentiklenmesi veya 12 derivasyonlu EKG üzerinde büyük koroner arter bölgesine karşılık gelen iki bitişik derivasyonda birden fazla R bulunması gibi çeşitli RSR paternlerinin varlığı olarak tanımlandı. Dal bloğuna sahip hastalar çalışma dışı bırakıldı.
Bulgular: Hastaların 32’sinde (%21.6) LVAT vardı. Sol ventrikül apeksi trombüsü olan hastalar LVAT’siz hastalarla karşılaştırıldığında daha yüksek fQRS prevalansı (%53.1 ve %22.4, p<0.001) ve daha düşük başarılı perkütan koroner girişim (%75 ve %94, p=0.002) oranları ile karşılaşıldı. Sol ventrikül apeksi trombüsü grubunda daha fazla hastada sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu <%30 (%87.5, %65.5, p=0.010) bulundu. Gruplar diğer temel özelliklere göre benzerdi (hepsi için p>0.05). Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde fQRS’nin varlığı LVAT’nin bağımsız bir öngördürücüsü olmuştur (odds oranı 2.795, %95 güven aralığı 1.058–7.396).
Sonuç: Bu çalışma ilk kez geçirilen ön duvar ST yükselmeli miyokart enfarktüslü hastalarda V4-V6 derivasyonlarında izlenen fQRS’in LVAT ile bağımsız ilişkili olduğunu göstermiştir.
Objective: The present study was an investigation of the relationship between fragmented QRS (fQRS) and left ventricular apical thrombus (LVAT) in patients presenting with first acute anterior myocardial infarction (MI).
Methods: Consecutive 148 patients (mean age: 60.1±10.1 years; male: 75.6%) with first acute anterior MI who underwent primary percutaneous coronary intervention (PCI) were included. Study population was divided into 2 groups based on presence of LVAT. fQRS was defined as presence of various RSR’ patterns, which included additional R wave or notching of R wave or S wave, and presence of more than 1 R in 2 contiguous leads corresponding to major coronary artery territory on 12-lead electrocardiogram. Patients with bundle branch block were excluded from the study.
Results: Of these, 32 (21.6%) had LVAT. Patients with LVAT had higher prevalence of fQRS (53.1% vs. 22.4%; p<0.001) and lower rate of successful PCI (75% vs. 94%; p=0.002) compared with patients without LVAT. More patients in LVAT group had left ventricular ejection fraction of <30% (87.5% vs 65.5%; p=0.010). Groups were similar with respect to other baseline characteristics (p>0.05 for all). Presence of fQRS was independent predictor of LVAT (odds ratio [OR], 2.795; 95% confidence interval [CI], 1.058–7.396) in multivariable logistic regression analysis.
Conclusion: Presence of fQRS in leads V4-V6 is independently associated with LVAT in patients presenting with first acute anterior MI.

5.Our experience in the diagnosis and treatment of postural orthostatic tachycardia syndrome, vasovagal syncope, and inappropriate sinus tachycardia in children
Sezen Ugan Atik, Reyhan Dedeoglu, Aida Koka, Funda Oztunc
PMID: 28429690  doi: 10.5543/tkda.2017.36517  Pages 227 - 234
Amaç: Kliniğimize senkop, presenkop, baş dönmesi ve çarpıntı yakınmaları ile başvuran olguların tanı ve tedavilerindeki deneyimlerimizi paylaşmayı amaçladık.
Çalışma planı: Çalışmamıza 2014–2016 yılları arasında çocuk kardiyolojisi polikliniğimize çarpıntı, senkop, presenkop ve baş dönmesi yakınmaları ile başvuran olgular alındı. Olguların detaylı öyküleri, fizik bakı bulguları, laboratuvar incelemeleri ve EKG sonuçları kaydedildi. Gerekli görülen hastalara eğik masa testi, 24 saatlik ritim Holter monitörizasyonu, uzun süreli olay kaydedici ve efor testi uygulandı. Bu veriler ışığında olgulara vazovagal senkop, postüral ortostatik taşikardi sendromu (POTS) ve uygunsuz sinüs taşikardisi tanıları konuldu. Olguların tedavi yaklaşımları değerlendirildi.
Bulgular: Otuz hastaya vazovagal senkop, 7 hastaya POTS, 2 olguya uygunsuz sinüs taşikardisi tanıları konuldu. POTS tanısı konan olgularımızdan birine Raynaud fenomeni, birine hipertrofik kardiyomiyopati, birine ise homosistinüri eşlik etmekteydi. Vazovagal senkop tanısı konan olguların yakınmaları önlemler ile geriledi. POTS tanısı konan iki olguya ve uygunsuz sinüs taşikardisi tanısı konan iki olguya farmakolojik tedavi başlandı.
Sonuç: Senkop, presenkop, baş dönmesi ve çarpıntı gibi yakınmalarla polikliniğe başvuran hastalarda tanıda vazova- gal senkop dışında, nadir de olsa postüral ortostatik taşikardi sendromu ve uygunsuz sinüs taşikardisi gibi kardiyovasküler otonomik bozukluklar akılda tutulmalıdır.
Objectives: The aim of this study was to share our experience in the diagnosis and treatment of patients who presented at our clinic with syncope, pre-syncope, dizziness, and palpitations.
Study design: Patients who were treated at pediatric cardiology clinic for complaints of syncope, dizziness, and palpitations between 2014 and 2016 were enrolled in the study. Detailed history of the patients, physical examination findings, laboratory and electrocardiogram results were recorded. Tilt table test, 24-hour Holter rhythm monitoring, and exercise test were performed, as required. Patients were diagnosed as vasovagal syncope, postural orthostatic tachycardia syndrome (POTS), or inappropriate sinus tachycardia based on these findings. Treatment of the patients was evaluated.
Results: Thirty patients were diagnosed as vasovagal syncope, 7 patients as POTS, and 2 as inappropriate sinus tachycardia. POTS accompanied Raynaud’s phenomenon in 1 patient, hypertrophic cardiomyopathy in 1 patient, and homocystinuria in another patient. Complaints of patients with vasovagal syncope improved with non-medical therapy. Medical treatment was administered to the patients with diagnosis of POTS and inappropriate sinus tachycardia.

Conclusion: In patients with complaints of syncope, pre-syncope, dizziness, and palpitations without structural heart disease or non-rhythm problems, cardiovascular autonomic disorders, such as POTS and inappropriate sinus tachycardia should be kept in mind, as well as vasovagal syncope.

6.Comparison of the effects of high-dose atorvastatin and high-dose rosuvastatin on oxidative stress in patients with acute myocardial infarction: A pilot study
Celal Kilit, Fatma Emel Koçak, Türkan Paşalı Kilit
PMID: 28429691  doi: 10.5543/tkda.2017.22792  Pages 235 - 243
Amaç: Akut miyokart enfarktüslü (AME) hastalarda oksidatif stres artmıştır. Statinler oksidatif stresi, düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol düşürücü etkilerinden bağımsız olarak azaltırlar. Bu çalışmanın amacı, AME’li hastalarda atorvastatin ve rosuvastatinin oksidatif durumu üzerine olan etkilerini, serum paraoksonaz, serum arilesteraz, toplam oksidan durum ve oksidatif stres indeksini araştırarak karşılaştırmaktır.
Yöntemler: Yetmiş AME’li hasta iki gruba randomize edildi. Çalışmayı tamamlayan 32-86 yaş arası 55 hastanın (19 kadın, 36 erkek) verileri analiz edildi. Hastalar dört hafta boyunca 80 mg atorvastatin veya 40 mg rosuvastatin ile tedavi edildi. Lipit parametreleri ve oksidatif durum parametreleri başvuruda ve dört haftalık statin tedavisi sonrasında ölçüldü.
Bulgular: Dört haftalık tedavi sonrasında atorvastatin ve rosuvastatin, toplam antioksidan durumda, oksidatif stres indeksinde, toplam kolesterol ve düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol düzeylerinde anlamlı azalma ile ilişkili bulundu. Serum paraoksonaz düzeyleri her iki grupta da anlamlı olarak artarken yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol düzeyi, atorvastatin grubunda anlamlı olarak azaldı. Oksidatif stres parametrelerindeki değişim bakımından atorvastatin ve rosuvastatin arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.
Sonuç: Akut miyokart enfarktüslü hastalarda oksidatif durum üzerine atorvastatin ve rosuvastatinin benzer etkileri vardır. Rosuvastatin yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol düzeyini atorvastatine göre daha olumlu etkilemektedir.
Objective: Oxidative stress is increased in patients with acute myocardial infarction (AMI). Statins reduce oxidative stress independent of their effect in reducing low-density lipoprotein cholesterol (LDL-C). The aim of the present study was to compare the effects of atorvastatin and rosuvastatin on oxidative status by investigating serum paraoxonase, serum arylesterase, total oxidant status, total antioxidant status (TAS) and oxidative stress index (OSI) in patients with AMI.
Methods: Seventy patients with AMI were randomized into 2 groups; total of 55 patients (19 females, 36 males) aged 32 to 86 years completed the study and were included in the analysis. Patients were treated with 80 mg atorvastatin or 40 mg rosuvastatin for 4 weeks. Lipid parameters and parameters of oxidative status were measured at admission and after 4-week statin treatment.
Results: After 4-week treatment, atorvastatin and rosuvastatin were associated with significant reduction in TAS, OSI, total cholesterol, and LDL-C levels. Serum paraoxonase level was significantly increased in both groups, while high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C) level was significantly reduced in atorvastatin group. No statistically significant differences were found between atorvastatin and rosuvastatin in terms of actual difference in oxidative stress parameters.
Conclusion: Atorvastatin and rosuvastatin have similar effects on oxidative status in patients with AMI. Rosuvastatin affected HDL-C level more favorably than atorvastatin.

7.Pulmonary artery and right ventricle function in patients with bicuspid aortic valve
Çetin Geçmen, Gamze Babür Güler, Suzan Hatipoğlu, Muzaffer Kahyaoğlu, Murat Çap, Servet İzci, Çağatay Önal, Emrah Erdoğan, Aykun Hakgör, Özkan Candan, Arzu Kalaycı, Tuba Unkun, İbrahim Akın İzgi
PMID: 28429692  doi: 10.5543/tkda.2017.86060  Pages 244 - 253
Amaç: Biküspit aort kapağı, valvulogenez sırasında anormal aorti kapakçık oluşumu sonucunda ortaya çıkan gelişimsel bir anomalidir. Bu çalışmada, biküspit aort kapak hastalığının pulmoner arter ve çıkan aortaya etkileri, bu durumun sağ ve sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonları üzerine etkisi değerlendirildi.
Yöntemler: Çalışmaya 66 hasta dahil edildi. Pulmoner arter en yüksek çapı (PAD), pulmoner anulusun 1 cm distalinden ölçüldü. Sol ventrikül (LV) erken diyastolik hızı, örnek hacim anulusa yerleştirilerek elde edildi. Sol ventrikül (LV) erken diyastolik hız (E’), doku Doppler görüntüleme tekniği kullanılarak ve örnek hacim anulusa yerleştirilerek elde edildi. Sağ ventrikül (RV) pik global strain hızı sistol (RV-SRS), erken diyastol (RV-SRE) ve geç diyastolde (RV-SRA) ölçüldü.
Bulgular: Hastaların %40.9’u (n=27) kadın ve ortalama yaşları 35±11’di. Sağ ventrikül sistolik pik global strain hızı (β=-0.781, t=-2.723; p=0.010) ve log-LV E’ (β=-2.996, t=-5.405; p=<0.001) değerlerinin çıkan aorta çapı ile negatif, log-PAD (β=4.861, t=3.052; p=0.005) değerlerinin ise pozitif ve bağımsız ilişkili olduğu saptandı.
Sonuç: Biküspit aort kapaklı hastalarda çıkan aort çapı ile pulmoner arter çapı arasında pozirtif bir korelason olduğunu ve RV strain hızı ve LV diyastolik parametrelerinin kapak hastalığı gelişmeden önce etkilendiğini saptadık.
Objective: Bicuspid aortic valve (BAV) is a complex developmental anomaly caused by abnormal aortic leaflet formation during valvulogenesis. The present study is an assessment of the effects of BAV disease on the ascending aorta and pulmonary artery (PA), and an evaluation of the consequences for systolic and diastolic functioning of the left and right ventricles.

Methods: Total of 66 patients were eligible for inclusion. Pulmonary artery maximum diameter (PAD) was obtained 1 cm distal to the pulmonary annulus. Using pulsed-wave tissue Doppler imaging, left ventricular (LV) early diastolic velocity (E′) measurement was obtained at the annulus with placement of sample volume. Right ventricle (RV) peak global strain rate during systole (RV-SRS), early diastole (RV-SRE), and late diastole (RV-SRA) were calculated.

Results: In this study, 40.9% (n=27) of patients were female and average age was 35±11years. RV-SRS values (β=-.781, t=-2.723; p=0.010) and log-LV tissue Doppler imaging E’ (β=-2.996, t=-5.405; p=<0.001) were negatively correlated, and log-PAD (β=4.861, t=3.052; p=0.005) was positively and independently correlated with ascending aortic diameter.

Conclusion: Ascending aorta diameter is positively correlated with PA diameter in BAV patients, and RV strain rate and LV diastolic parameters are affected before development of the valve disease.

8.Predictors of neurologically favorable survival among patients with out-of-hospital cardiac arrest: A tertiary referral hospital experience
Kevser Gülcihan Balcı, Mustafa Mücahit Balci, Fatih Şen, Mehmet Kadri Akboğa, Erol Kalender, Samet Yılmaz, Orhan Maden, Hatice Selçuk, Timur Selçuk, Ahmet Temizhan
PMID: 28429693  doi: 10.5543/tkda.2017.68480  Pages 254 - 260
Amaç: Tıbbi destek ve girişimlerdeki ilerlemelere rağmen hastanede dışında kalbi duran hastaların sadece %5–10’u hastaneden taburcu olmaktadır. Biz bu çalışmada, hastane dışında kalbi duran hastalarda iyi nörolojik durumla taburcu olmayı belirleyen faktörleri araştırdık.
Yöntemler: Hastane dışında kalp durması nedeniyle getirilen 129 hasta geriye dönük olarak taranarak çalışmaya dahil edildi.
Bulgular: Dolaşımın kendiliğinden dönmesi (>20 dakika) 29 (%22.4) hastada gerçekleşti. Spontan dolaşım sağlanan grupta iskemik nedenli kalp durması daha fazla idi (p<0.001). Lojistik regresyon analizinde, iskemik nedenli kalp durması varlığı (p=0.004) ve kalp masajı süresi (p=0.013) spontan dolaşımı sağlamada bağımsız faktör olarak bulundu. Kardiyopulmoner yaşama döndürme (KPR) süresindeki bir dakikalık artış kendiliğinden dolaşım sağlamada 1.202 kat azalmayla ilişkili bulundu. Kendiliğinden dolaşım sağlanan hastalardan 7’si (%5.4) hastaneden taburcu oldu. Kardiyopulmoner yaşama döndürme süresindeki bir dakikalık artışın iyi nörolojik durumla taburcu olmada 1.123 kat azalmayla ilişkili olduğu görüldü.
Sonuç: Hastane dışında kalbi duran hastalarda, kalp durması nedeni iskemi ise kendiliğinden dolaşım sağlanma sıklığı diğer nedenlere bağlı kalp durmasına göre daha fazladır ve uzamış KPR süresi ölümle ilişkili bulunmuştur.
Objective: Despite recent advances in medical support and interventions, only 5% to 10% of patients with out-of-hospital cardiac arrest (OHCA) survive to discharge. In this study, factors related to neurologically favorable survival in patients with OHCA were analyzed.
Methods: A total of 129 patients who were admitted to hospital with OHCA were retrospectively enrolled.
Results: Sustained return of spontaneous circulation (ROSC) (ROSC lasting >20 min) was achieved in 29 (22.4%) patients. Percentage of cardiac arrests with ischemic etiology was significantly higher in successful ROSC group (p<0.001). In multivariate logistic regression analysis, cardiac arrest with ischemic etiology (p=0.004) and cardiopulmonary resuscitation (CPR) duration (p=0.013) were found to be independent predictors for ROSC. One-minute increment in CPR duration was associated with 1.202-fold increase in failure to achieve ROSC. Among patients with ROSC, 7 (5.4%) survived to hospital discharge, and 1-minute increment in CPR duration was associated with a 1.123-fold decrease in neurologically favorable survival (p=0.005).
Conclusion: In patients with OHCA, ischemic etiology is associated with better ROSC rate compared to other reasons for cardiac arrest, and patients with prolonged CPR are less likely to survive.

9.The rationale and design of the national familial hypercholesterolemia registries in Turkey: A-HIT1 and A-HIT2 studies
Meral Kayıkçıoğlu, Lale Tokgözoğlu
PMID: 28429694  doi: 10.5543/tkda.2017.25800  Pages 261 - 267
Amaç: Ailevi hiperkolesterolemi (AH), erken ateroskleroza yol açan aşırı yüksek kolesterol düzeyleri ile karakterize genetik bir hastalıktır. Birçok ülke ulusal kayıt çalışmaları vasıtasıyla AH yükünü belirlemiş olmalarına rağmen, Türkiye’de Ulusal AH kayıt çalışması veya AH saptanması için ulusal bir tarama programı bulunmamaktadır. Bu eksiği gidermek için Türk Kardiyoloji Derneği tarafından desteklenen Türk AH projesi kapsamında bir dizi AH kayıt çalışması planlanmıştır. Bu yazı, AH kayıt çalışmalarının ilk ikisinin (A-HIT 1 ve A-HIT2) temeli ve tasarımı hakkında ayrıntılı bilgi vermek üzere hazırlandı.
Yöntemler: A-HIT1, Türkiye’de LDL-aferezi (LA) tedavisi altındaki yetişkin Homozigot AH (HoAH) hastalarının ülke çapında kayıt çalışmasıdır. A-HIT1, LA altındaki HoAH hastalarının klinik durumuyla ilgili bilgi sağlayacaktır. Bu kesitsel çalışmanın birincil amacı, LA tedavisi alan HoAH hastalarının nasıl yönetildiğini saptamaktır. Çalışmanın içleme kriterleri, 12 yaşından büyük olmak, HoAH tanısı konmuş ve düzenli LA tedavisi altında olmaktır. Tüm mevcut aferez merkezleri, elektronik ortamda çalışmaya davet edilmiştir. Her merkezden bir sorumlu hekim, merkezin LA’ya karşı tutumuyla ilgili bir anket dolduracaktır. Her hasta için de klinik durumu, tedavisi ve hastalığı ile ilgili bir anket tamamlanacaktır. Buna ek olarak hastaların yaşam kaliteleri, hastalıkla ilgili endişe ve depresyonları hakkında bilgi sağlayan 3 anket hastalar tarafından dolduracaklardır. A-HIT2, polikliniklere başvuran yetişkin AH hastalarının kayıt çalışmasıdır. Türkiye’nin 12 “Nuts” İstatistiki Bölgesini temsil eden 30 poliklinikten en az 1000 AH hastası alınacaktır. Kardiyoloji, iç hastalıkları ve endokrinoloji üzerine uzmanlaşmış merkezler çalışmaya davet edilmişlerdir. Kesitsel yapıdaki bu çalışmanın birincil amacı, Türkiye’de AH tanısı almış hastaların klinik durumlarını ve tedavilerini saptamaktır. Tarama için uygunluk LDL-kolesterol düzeylerinin >160 mg/dL olması olarak tanımlanmıştır. Çalışmaya dahil edilme kriterleri >18 yaş ve olası AH tanı almak olarak belirlenmiştir (Hollanda Lipid klinikleri ağı kriterlerine göre toplam >2 puan). Hastaların klinik durumunu belirleyen bilgilere ek olarak, hastalığın farkındalık düzeyini değerlendirmek için kısa bir anket uygulanacaktır.
Sonuç: A-HIT1 ve A-HIT2, Türkiye’deki ilk ülke çapındaki AH kayıt çalışmalarıdır ve Türk AH hastalarına yaklaşımın durumu hakkında önemli bilgiler sağlayacaklardır. Aynı zamanda, AH’nin tanı ve tedavisi için ulusal bir politika oluşturmaya rehberlik etmek üzere planlanmışlardır.
Objective: Familial hypercholesterolemia (FH) is a genetic disease characterized by extremely high levels of cholesterol, leading to premature atherosclerosis. Although many countries have already addressed the burden of FH by means of national registries, Turkey has no national FH registry or national screening program to detect FH. Creation of a series of FH registries is planned as part of Turkish FH Initiative endorsed by the Turkish Society of Cardiology to meet this need. This article provides detailed information on the rationale and design of the first 2 FH registries (A-HIT1 and A-HIT2).
Methods: A-HIT1 is a nationwide survey of adult homozygous FH (HoFH) patients undergoing low-density lipoprotein (LDL) apheresis (LA) in Turkey. A-HIT1 will provide insight into the clinical status of HoFH patients undergoing LA. Primary objective of this cross-sectional study is to identify how HoFH patients on LA are managed. Inclusion criteria are age >12 years, diagnosis of HoFH, and regular LA treatment. All available apheresis centers were electronically invited to participate in the study. The principal physicians of each center will respond to a questionnaire regarding their attitude toward LA. For each patient, another questionnaire will be used to collect data on clinical status, medication use, and disease data. In addition, patients will be asked to complete self-report questionnaires that provide information on quality of life, disease-related anxiety, and depression. A-HIT2 is a registry of adult FH patients presenting at outpatient clinics. At least 1000 FH patients will be recruited from 30 outpatient clinics representing the 12 statistical regions in Turkey based on the EU NUTS classification. Sites specializing in cardiology, internal medicine, and endocrinology were invited to participate. The primary objective of this cross-sectional study is to determine clinical status and management of patients in Turkey diagnosed with FH. Eligibility for screening was defined as having LDL-cholesterol level >160 mg/dL. Inclusion criteria are age >18 years and diagnosis as possible FH (total score of >2 according to Dutch Lipid Clinic Network criteria). In addition to measuring clinical status of patients, a short survey to assess patient level of disease awareness will also be administered.
Conclusion: A-HIT1 and A-HIT2 are the first nationwide FH registries in Turkey and will provide important information on the management of Turkish FH patients. In addition, it is planned that they will guide establishment of a national policy for the diagnosis and treatment of FH in Turkey.

CASE REPORT
10.Lichenoid type cutaneous hyperpigmentation induced by nebivolol
Abdullah Nabi Aslan, Murat Can Güney, Murat Akçay, Telat Keleş, Engin Bozkurt
PMID: 28429695  doi: 10.5543/tkda.2016.02151  Pages 268 - 270
Kutanöz hiperpigmentasyon steroid dışı antienflamatuvar ilaçlar, beta blokerler ve tetrasiklinler gibi birçok ilacın sık ve iyi tanınan bir yan etkisidir. Bildiğimiz kadarıyla literatürde nebivolole bağlı ciltte renk değişikliği olan herhangi bir olgu yoktur. Bu yazıda, nebivolol kullanmaya başladıktan üç ay sonra ortaya çıkan ve ilacı kestikten sonra azalan likenoid tip kutanöz hiperpigmentasyonlu 46 yaşında bir kadın olgu sunuldu. Bu durumun terapötik dozlarda kullanılan nebivolol tedavisine bağlı olduğunu düşündük.
Cutaneous hyperpigmentation is a common and well-defined side effect of many drugs, such as non-steroidal anti-inflammatory drugs, beta-blockers, and tetracyclines, but to the best of our knowledge there is no case of skin discoloration related to nebivolol in the literature. Presently described is lichenoid type cutaneous hyperpigmentation in a 46-year-old female patient. Hyperpigmentation emerged 3 months after initiating use of nebivolol and resolved after cessation of drug use. It was concluded that effect emerged as result of therapeutic doses of nebivolol.

11.Polymorphic ventricular tachycardia due to variant angina diagnosed on Holter monitoring and confirmed with cold pressor test
Semi Öztürk, Tuğba Aktemur, Muhsin Kalyoncuoglu, Gündüz Durmuş, Mehmet Can
PMID: 28429696  doi: 10.5543/tkda.2016.55874  Pages 271 - 274
Elli iki yaşındaki erkek hastaya inatçı ve gece tekrarlayan göğüs ağrısı nedeniyle başka bir merkezde koroner anjiyografi yapılmış ve koroner arterleri normal bulunmuş, hasta kas spazmı giderici ilaçlar ile taburcu edilmiş. Semptomları devam eden hastaya yapılan 24 saat Holter monitorizasyonunda dev ST yükselmesi ve polimorfik ventriküler taşikardi saptandı. Kateterizasyon laboratuvarında uygulanan soğuk bası testi de polimorfik ventriküler taşikardi ile sonuçlandı. Hastaya nifedipine başlandı ve Holter monitorizasyonu ile olaysız olarak takip edildi. Olgu sunumumuz gece tekrarlayıcı göğüs ağrısı olan hastalarda 24 saatlik ritm holteri değerlendirmesinin ve soğuk bası testinin yararını ortaya koymaktadır.
A 52-year-old man complaining of persistent recurring chest pain at night underwent coronary angiogram at another institution. Normal coronaries were observed and he was discharged with muscle spasmolytic prescription. Since symptoms had continued, 24-hour Holter monitoring was ordered at our facility and results revealed huge ST elevation and polymorphic ventricular tachycardia. Cold pressor test performed in catheterization laboratory also resulted in ventricular tachycardia. Nifedipine was prescribed and follow-up Holter monitoring revealed no further vasospastic episodes. Utility of 24-hour Holter rhythm monitoring and cold pressor test in patients with recurrent chest pain at night is demonstrated in this report.

12.Reversible first-degree atrioventricular block due to hyperthyroidism
Aksüyek Savaş Çelebi, Basri Amasyalı
PMID: 28429697  doi: 10.5543/tkda.2016.66179  Pages 275 - 277
Hipertiroidi çoğunlukla taşiaritmilere neden olmaktadır. Hipertiroidiye bağlı geri dönüşümlü atriyoventriküler (AV) blok nadirdir. Bu yazıda, hipertiroidizmin neden olduğu ve antitiroid tedaviyle düzelen atriyoventriküler bloklu olgu sunuldu.
Hyperthyroidism often causes tachyarrhythmia. Reversible atrioventricular block caused by hyperthyroidism is rare occurrence. Presently described is a case of atrioventricular block due to hyperthyroidism and recovery after antithyroid treatment.

13.Coronary microvascular dysfunction equivalent to left main coronary artery disease
Cafer Panç, Mehmet Kocaağa, Onur Erdoğan, Remzi Sarıkaya, Sabahattin Umman
PMID: 28429698  doi: 10.5543/tkda.2016.02317  Pages 278 - 280
Koroner mikrovasküler fonksiyon bozukluğu (Kardiyak Sendrom X), koroner arterlerde önemli darlık olmaksızın, miyokart iskemisi kanıtı ile birlikte tipik anjina ile seyreden bir klinik tablodur. Miyokart iskemisi şüphesi ile yapılan koroner anjiyografilerin %50’si normal ya da normale yakın bulunmaktadır. Burada, efor testinde sol ana koroner hastalığı veya çok damar hastalığı düşündüren hipotansiyon ve ST segment çökmesi saptanan, ancak koroner anjiyografisi normal olan, koroner akım rezervi ölçümünde ciddi mikrovasküler fonksiyon bozukluğu saptanan bir hasta sunuldu.
Coronary microvascular dysfunction, also known as cardiac syndrome X, is a clinical syndrome presenting with typical angina and evidence of myocardial ischemia in the absence of flow-limiting stenosis on coronary angiography. Of patients undergoing coronary angiography due to suspected myocardial ischemia, 50% are found to have normal or near-normal coronary arteries. Described in this case report is a patient who developed hypotension and ST segment depressions during treadmill exercise test. Left main coronary artery or multivessel disease was suspected. Coronary angiography was normal, but coronary flow reserve measurement revealed severe microvascular dysfunction.

14.Quantitative assessment of the effect of subclavian steal syndrome on left anterior descending artery flow
Hasan Arı, Selma Arı, Sencer Camcı, Alper Karakuş, Mehmet Melek
PMID: 28429699  doi: 10.5543/tkda.2016.84722  Pages 281 - 282
Fraksiyone akım rezervi tekniği kullanılarak niceliksel değerlendirilen ve tedavi edilen subklaviyan çalma sendromu bulunan hasta sunuldu. Koroner çalma sendromu olan hastalarda anjina semptomlarının giderilmesi açısından tedavi stratejileri tartışmalıdır, tedavi stratejisinin seçimi nicel değerlendirmeye göre yapılmalıdır.
We presented a case of subclavian steal syndrome which has been evaluated and treated quantitatively by using fractional flow reserve technique. Treatment strategy to resolve symptoms of angina in patients with steal syndrome is controversial. Quantitative evaluation should direct choice of treatment strategy.

15.Acute lower extremity paralysis after lower extremity endovascular intervention
Semi Öztürk, Muhsin Kalyoncuoğlu, Gündüz Durmuş, Adem Topçu, Mehmet Can
PMID: 28429700  doi: 10.5543/tkda.2016.68202  Pages 283 - 285
Altmış bir yaşında erkek hastaya çoklu stent yerleştirme ile her iki alt ekstremiteye başarılı perkütan revaskularizasyon yapıldı. Hasta anjiyografi masasından kaldırılırken sağ alt ekstremitede paralizi olduğu farkedildi. Lumbasakral sinir ağına bası yapan hematom hayati bir komplikasyon olabileceğinden bilgisayarlı tomografi çekildi. Tomografi gergin mesane çıkıntısının stent strutları üzerine bası yaptığını gösterdi. Foley kateter yerleştirilmesinden sonra durum düzeldi ve hasta olaysız olarak taburcu edildi.
A 61-year-old man underwent successful percutaneous revascularization of both lower limbs with multiple stent implantations. Paralysis of right lower limb was noticed after completion of procedure when transferring the patient from angiography table. Since hematoma compressing lumbosacral neural plexus could be a fatal complication, computed tomography (CT) image was taken. CT showed bulge of distended bladder compressing stent struts. Following placement of Foley catheter, condition improved and he was subsequently discharged uneventfully.

INVITED REVIEW
16.Microbiota and metabolic syndrome
Yüksel Altuntaş, Adnan Batman
PMID: 28429701  doi: 10.5543/tkda.2016.72461  Pages 286 - 296
İnsan gastrointestinal sisteminde bulunan bakterilerin çeşitli hastalıkların patogenezinde ve tedavisinde rol aldığı son 10 yılda ortaya çıkmış ve konu yoğun ilgi odağı olmuştur. Dünyada teknolojik gelişmeler ve tedavi seçeneklerinin artmasına rağmen diyabet, obezite ve kardiyovasküler hastalıklar hızla artmaktadır. Faydalı bakterilerin azalıp zararlı bakterilerin artması olarak adlandırılan mikrobiyal disbiyozisin diyabet, obezite, metabolik sendrom ve ateroskleroz ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Mikrobiyal disbiyozisde karbonhidrat ve proteinlerin fermantasyonu yolu ile zararlı metabolitler artmakta ve safra asitlerinin bileşiminde değişiklikler oluşmaktadır. Tüm bu nedenlerin sonucunda insülin direnci yolakları aktive olarak hem obezite ve diyabet, hem de ateroskleroz süreci hızlanmaktadır. Prebiyotik ve probiyotik gıdalarla probiyotik ajanları içeren sağlıklı beslenme önerileri, metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde gelecek vaat etmektedir.
The role of gut bacteria in the pathogenesis and treatment of various diseases has been a focus of attention in the last 10 years. Prevalence of diabetes, obesity, and cardiovascular diseases continues to increase, in spite of technological developments and treatment alternatives. Microbial dysbiosis, described as the decrease of useful bacteria and the increase of harmful bacteria, has been associated with diabetes, obesity, atherosclerosis, and metabolic syndrome. In microbial dysbiosis, increase of harmful metabolites and changes to composition of bile acids occur via carbohydrate and protein fermentation. As a result, insulin resistance pathways are activated, which initiate the processes of obesity, diabetes, and atherosclerosis. Healthy diet recommendations, including prebiotic and probiotic foods and the use of probiotic agents, look promising for future treatment of metabolic syndrome and cardiovascular diseases.

CASE IMAGE
17.Successful ablation of paroxysmal atrial fibrillation originating in left atrial appendage with single shot cryoballoon technique
Uğur Canpolat, Banu Evranos, Nihan Bahadır, Hikmet Yorgun, Kudret Aytemir
PMID: 28429702  doi: 10.5543/tkda.2016.79595  Page 297
Abstract |Full Text PDF

18.Multimodality imaging in a patient with lead perforation
Yalcin Velibey, Ahmet Ilker Tekkesin, Ahmet Taha Alper, Sinan Sahin
PMID: 28429703  doi: 10.5543/tkda.2016.58701  Page 298
Abstract |Full Text PDF | Video

19.Huge multicavitated left atrial mass mimicking mitral stenosis
Sefa Ünal, Burak Açar, Ahmet Göktuğ Ertem, Çağrı Yayla, Omaç Tüfekçioğlu
PMID: 28429704  doi: 10.5543/tkda.2016.24373  Page 299
Abstract |Full Text PDF | Video

20.A severe aortic coarctation newly diagnosed during cardiac catheterisation in an adult presenting with acute anterior myocardial infarction
Alparslan Kilic, Ibrahim Etem Celik, Mustafa Duran, Sani Namik Murat
PMID: 28429705  doi: 10.5543/tkda.2016.69804  Page 300
Abstract |Full Text PDF

OTHER ARTICLES
21.Kardiyoloji yayınlarında gündem ve yorumlar
Ertan Ural
Page 301
Abstract |Full Text PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search



Copyright © 2024 Archives of the Turkish Society of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.